İş davalarında arabuluculuk

Arabuluculuk, iş davalarını hızlandırarak yargı sisteminin iş yükünü azaltır. Arabulucular, bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Tarafların hakları ve sorumlulukları kurallarla belirlenir. Her tür iş davasında arabuluculuk yöntemine başvurulabilir ve uzlaşma sağlandığında mutabakat metni hazırlanır. Arabuluculuk, iş davalarında yargı önünde ispat niteliğine sahiptir ve yaygınlaşarak gelecekte de kullanılacak bir yöntemdir. 

Arabuluculuk Nedir Ve Ne Amaçla Kullanılır?

Arabuluculuk nedir? İş davası sürecinde en sık kullanılan alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden biridir. Arabuluculuk, dava açılmadan önce veya dava sırasında tarafların, bağımsız bir üçüncü taraf olan arabulucu aracılığıyla bir anlaşmaya varmasını amaçlayan bir süreçtir. Bu süreç, tarafların ihtiyaçlarını ve çıkarlarını göz önünde bulunduran, hızlı ve maliyet etkin bir çözüm sunar.

Arabuluculuk sürecindeki adımlar nelerdir? İlk olarak, taraflar arabuluculuğa başvururlar ve bir arabulucu seçerler. Ardından, tarafların birbirleriyle konuşmaları ve anlaşmaya varmaya çalışmaları için bir toplantı ayarlanır. Toplantıda, arabulucu tarafların görüşlerini dinler ve tarafların çıkarlarını göz önünde bulundurarak bir anlaşmaya varmalarına yardımcı olur. Taraflar anlaşmayı kabul ederse, arabulucu anlaşma metnini hazırlar ve taraflar tarafından imzalanır.

  • Arabuluculuğun amacı nedir?
  • Arabuluculuk süreci neden önemlidir?
  • Neden arabuluculuk, iş davalarında popüler bir çözüm yöntemidir?

Arabuluculuk amacı, taraflar arasındaki anlaşmazlıkları hızlı ve etkili bir şekilde çözmektir. Böylece iş davalarında uzun ve pahalı mahkeme süreçleri yerine, taraflar arasında adil bir uzlaşma sağlanır. Bunun yanı sıra, arabuluculuk süreci tarafların birbirleriyle iletişim kurmalarını ve anlaşmaya varmalarını teşvik eder. Bu da iş birliği ve iş ilişkilerinin devam etmesini sağlar.

Arabuluculuğun iş davalarında kullanılması, iş dünyasında zaman ve maliyet açısından verimliliği artırır. Davalarda yargılama sürecinin aksaması ile birlikte, taraflar arasındaki ilişkiler de zarar görebilir. Böyle durumlarda arabuluculuk, uzun ve çekişmeli yargılama süreci yerine daha hızlı bir çözüm sunarak, tarafların yargıya gitmeden anlaşmasını sağlar. Bu da, iş davalarının çözümünde büyük bir avantaj sağlar.

Arabuluculuk Sürecinin Yararları
Hızlı ve etkin çözüm
Maliyet etkinliği
Tarafların birbirleriyle iletişim kurmasını teşvik eder
Uzlaşmacı bir yaklaşım sunar
Taraflar arasındaki ilişkileri korur

Arabuluculuk Sürecindeki Adımlar Nelerdir?

Arabuluculuk, son yıllarda hızla yaygınlaşan bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Birçok durumda mahkemeye başvurmadan önce arabuluculuğa başvurmak, daha hızlı ve ekonomik bir çözüm sağlayabilir. Peki, arabuluculuk sürecindeki adımlar nelerdir?

  1. Başvuru: İki taraf arasındaki anlaşmazlıkta arabuluculuk yapılmasını kabul etmeleri üzerine, arabuluculuk kuruluşuna başvuru yapılır. Başvuru için gereken belgeler, arabuluculuk kuruluşunun talebi doğrultusunda sunulur.
  2. Arabuluculuk sözleşmesi: Taraflar, arabuluculuk sürecinde uymaları gereken kuralları içeren bir sözleşme imzalarlar. Taraf, hakları ve sorumlulukları hakkında bilgilendirilir.
  3. Toplantı ve görüşmeler: Arabulucu, tarafların istekleri doğrultusunda bir ya da birden fazla görüşme düzenler. Tarafların uyuşmazlığı hakkında fikirlerini paylaşmaları amaçlanır ve arabulucu, tarafların anlaşmaya varmaları için yardımcı olur.
  4. Uzlaşma taslağı: Taraflar, arabulucu tarafından sunulan uzlaşma taslağına karar verirler. Taraflar, imzalamak üzere uzlaşma metnini alır ve incelemeleri için süre verilir.
  5. Uzlaşmanın kabulü: Taraflar, uzlaşma taslağını imzalayarak onaylarlar. Uzlaşma taslağı, adli makamlara sunulur ve geçerli bir çözüm olarak kabul edilir.

Arabuluculuk sürecindeki adımlar ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte, genel olarak bu beş adım izlenir. Arabuluculuk, iş davalarında olduğu gibi, her türlü uyuşmazlıkta kullanılabilir. İki tarafın anlaşmasının ardından, arabuluculuğa başvurarak uzlaşma sağlamak, daha hızlı ve ekonomik bir çözüm yolu olabilir.

Arabuluculuk: İş Davalarının Hızlandırıcısı

Arabuluculuk, iş davalarının çözümü için son yıllarda sıkça tercih edilen bir yol haline geldi. Arabuluculuk sürecinde hukuki çerçeve dışında tarafların anlaşarak karşılıklı haklarını korumaları hedeflenir. Bu süreç, iş davalarının hızlı bir şekilde sonuçlanmasını sağlayan önemli bir araçtır.

Arabuluculuk sürecinin ilk adımı, arabulucuya başvurudur. Taraflar, arabulucunun belirlenmesi ve davet edilmesi için başvuru yaparlar. Her iki tarafın da kabul ettiği arabulucu seçilir ve süreç başlar. İkinci aşama, arabuluculuk oturumlarıdır. Tarafların bir araya geldiği bu oturumlarda arabulucunun yönlendirmesiyle anlaşmaya varılması hedeflenir. Son adım ise uzlaşmanın resmiyete dökülmesidir. Tarafların anlaştığı konular, yazılı bir belgeye dökülerek imzalanır.

  • Arabuluculuk, iş davalarının hızlanmasına yardımcı olur.
  • Arabuluculuk oturumları, tarafların bir araya geldiği toplantılardır.
  • Uzlaşmanın resmiyete dökülmesiyle arabuluculuk süreci tamamlanmış olur.

Arabuluculuk, iş davalarında büyük yararlar sağlar. Bunların başında zaman ve maddi kaynakların korunması gelir. Ayrıca arabuluculuk sürecinde taraflar, müzakere ve uzlaşma becerilerini geliştirerek, gelecekteki sorunların çözümü için de daha hazır hale gelirler.

Arabulucuların rolü de bu süreçte oldukça önemlidir. Arabulucular, tarafsız ve bağımsız bir tutuma sahip olmalıdırlar. Ayrıca iletişim becerileri yüksek olmalı ve taraflar arasında köprü görevi üstlenmelidirler.

Arabuluculuğun YararlarıArabulucuların Rolü
– Zaman ve maddi kaynakların korunması– Tarafsız ve bağımsız olmak
– Müzakere ve uzlaşma becerilerinin geliştirilmesi– İletişim becerileri yüksek olmak

Arabuluculuğun iş davalarında hızla yaygınlaşması ve gelecekte de yaygınlaşacağı öngörülmektedir. Bu nedenle, iş davalarında arabuluculuğa başvurmadan önce tarafların süreci doğru şekilde anlamaları ve arabulucuların niteliklerine dikkat etmeleri gerekmektedir.

İş davalarının hızlı bir şekilde sonuçlanması için arabuluculuk, oldukça faydalı bir yöntemdir. Tarafların birbirleriyle iletişim halinde olduğu bu süreç, gelecekteki çözüm süreçleri için de hazırlık yapmalarına yardımcı olur. Arabuluculuk güçlü ve sağlam bir alternatif olduğu gibi, son yıllarda iş davalarında giderek yaygınlaşmasıyla gelecekte de popülerliğini koruyacağı kesindir.

İş Davalarında Arabuluculuğun Yararları Nelerdir?

İş davalarında arabuluculuğun üstün yararlarının olduğu bir gerçektir. Geleneksel olarak iş davaları mahkemelerde çözüme kavuşturulur. Ancak bu süreç oldukça yavaş ve masraflıdır. Bu nedenle, arabuluculuk iş davalarında bir alternatif yöntem olarak kullanılmaktadır.

  • Uzun ve masraflı mahkeme sürecinden kaçınma – İş davaları genellikle uzun sürer ve mahkeme süreci oldukça pahalıdır. Arabuluculuk, tarafların daha hızlı bir şekilde sonuca ulaşmasını sağlar.
  • Başarılı sonuçların garantisi – Arabuluculuk, tarafların uzlaşmaya varması için tasarlanmıştır. Bu nedenle, taraflar uzlaşmaya karar verirlerse, sonuç başarılı olacaktır.
  • Özelleştirilmiş çözümler – Mahkemeler genellikle katı yönergeleri izleyerler. Ancak, arabuluculuk taraflar arasındaki sorunların doğasına göre özelleştirilmiş çözümler sunabilir.

İş davalarında arabuluculuk, çeşitli yararlar sağlar. Bu nedenle, tarafların arabuluculuk yöntemini tercih etmesi, mahkeme sürecinin getirdiği uzun ve masraflı süreçten kaçınmalarını sağlayacaktır.

Arabulucuların Rolü Nedir Ve Hangi Niteliklere Sahip Olmalıdır?

Arabulucuların işlevi iş davaları sürecinde aktif bir rol üstlenmektir. Onlar, davacı ve davalı arasında anlaşmazlıkları çözmeye yardımcı olurlar. Bu noktada, arabulucuların sahip olması gereken önemli nitelikler bulunmaktadır.

Arabulucular, yargıçlar değillerdir, ancak adil, tarafsız ve bağımsız olmaları gerekmektedir. Onlar, tarafların taleplerini dikkate alır ve anlaşmalar yapmak için adil bir çözüm bulur. Ayrıca arabulucular, anlaşmanın tarafların iyi niyetiyle sağlanmasını sağlar ve ihtiyaç duyulması durumunda yardım ederler.

  • Arabulucuların rolü;
  • Tarafsızlık,
  • Adillik,
  • Bağımsızlık,
  • Sabır,
  • Kanunları iyi bilmek,
  • İyi iletişim becerileri,
  • Anlayışlı olmak,
  • Önlem almak ve kişisel çıkarlardan kaçınmak,
  • Yüksek etik standartlara sahip olmak.

Bu niteliklere sahip olan bir arabulucu, iş davalarını çözmek için en etkili çözüm yolu olabilir. Taraflar arasında anlaşmazlık olması durumunda, arabulucuların adil bir çözüm bulmak için yardımcı olması gerekmektedir.

Arabulucuların RolüNitelikleri
TarafsızlıkHerhangi bir tarafın çıkarını koruyamaz.
AdillikAdil bir karar vermek için herhangi bir taraftan yana olamaz.
BağımsızlıkKararları, taraflarla bağlantısı olmayan bir bakış açısıyla verir.

Arabulucular, mahkeme salonu dışında veya mahkeme sürecinden önce bir anlaşmaya varmak isteyen taraflarla çalışırlar. Arabuluculuk süreci, iş davalarının hızlanmasına yardımcı olur ve taraflar arasında bir çatışma olduğu takdirde, arabulucuların sahip olduğu nitelikler çözümün sağlanmasına yardımcı olacaktır.

Arabuluculukta Taraf Hakları Ve Sorumlulukları

Arabuluculuk, birçok hukuki sorunu çözmek için kullanılan alternatif bir çözüm yolu haline geldi. İki taraf arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için kullanılan arabuluculuk süreci, yasal bir süreçtir ve iki taraf arasında kabul edilen karar verici bir rol oynar. Ancak arabuluculukta, her iki tarafın da belirli hakları ve sorumlulukları vardır.

Taraf Hakları

  • Gizlilik hakkı: Arabuluculuk süreci gizli tutulmalıdır. Bu, iki taraf arasındaki bilgilerin sadece arabulucu tarafından bilinmesine izin verir.
  • Özgürlük hakkı: Taraflar, arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlamadan herhangi bir zaman çıkabilirler.
  • Adalet hakkı: Tarafların anlaşma sağlama konusunda herhangi bir baskı altında kalmasına izin verilmez. Taraflar, arabuluculuk sürecinde adaletin sağlanmasını bekleyebilirler.

Taraf Sorumlulukları

  1. Bilgi verme sorumluluğu: Taraflara, arabuluculuk sürecinde dürüst ve açık olmaları gerektiği hatırlatılmalıdır. Taraflar, arabulucuya ve karşı tarafa dürüst ve açık bir şekilde bilgi vermeli ve belgeleri sunmalıdır.
  2. Uyum sorumluluğu: Taraflar, arabuluculuk sürecinde uyumlu bir şekilde çalışmalılar. Taraflar, arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlamak için işbirliği yapmalıdır.
  3. Anlaşma sorumluluğu: Taraflar, arabuluculuk sürecinde sağlanan anlaşmaya uymalıdır. Anlaşma, her iki taraf için de bağlayıcıdır ve kendi hükümlerinin dışına çıkılamaz.

Taraflar, arabuluculuk sürecindeki haklarına ve sorumluluklarına dikkat etmelidir. Bu, arabuluculuk sürecinin başarılı bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olacaktır.

Arabuluculuk Sürecinde Geçerli Olan Kurallar Nelerdir?

Arabuluculuk yoluyla uyuşmazlıkların çözülmesi işlemi, hukuki düzenlemelere bağlıdır ve bu süreç birçok kuralla yönetilir. Peki, arabuluculuk sürecinde geçerli olan kurallar nelerdir?

  1. Hukuki zorunluluk: Taraflar arasında anlaşmazlık olduğu zaman arabuluculuğa başvurulması, yasal bir zorunluluktur.
  2. Tarafların iradesi: Arabuluculuk süreci, taraf iradesine dayanır. Tarafların uygun gördüğü bir arabulucuyu seçmeleri, sürece tamamen güvenmeleri ve sonuçta oluşacak anlaşmaya gönüllü olarak katılmaları gerekir.
  3. Gizlilik: Arabuluculuk süreci gizli ve güvenlidir. Taraflar, bu sürecin gizliliği konusunda anlaşma imzalarlar ve arabulucunun açıklanmasını veya süreçle ilgili bilgilerin yayılmasını önleyici tedbirler alırlar.

Arabuluculuk sürecinde geçerli olan kuralların yanı sıra, taraflar tarafından uyulması gereken bir takım sorumluluk ve hakları da vardır:

  • Taraflar, arabuluculuğa katılırken dürüst, açık ve anlaşılır bir şekilde davranmak zorundadır.
  • Taraflar, süreç boyunca arabulucunun yönergesine uymak zorundadır ve herhangi bir şekilde süreci bozmamaları gerekmektedir.
  • Taraflar, arabulucu tarafından önerilen uzlaşma şartlarını değerlendirme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar.

Arabuluculuk sürecinde kurallara ve tarafların sorumluluklarına uyulması, doğru sonuçların alınması için oldukça önemlidir.

Arabuluculuğa Hangi Davalarda Başvurulabilir?

Arabuluculuk, hukuki anlaşmazlıkları çözmek için alternatif ve gönüllü bir yöntemdir. Pek çok hukuki anlaşmazlık arabuluculuk yöntemi ile çözülebilir. Ancak hangi davalarda arabulucuya başvurmak mümkündür?

  • İş Davaları: İş davaları genellikle önemli zaman ve para kaybına neden olabilir. Bu nedenle, iş davalarında arabuluculuk yöntemi tercih edilir.
  • Ticari Anlaşmazlıklar: İşletmeler arasında ticari anlaşmazlıklar yaygındır. Arabuluculuk yöntemi, ticari anlaşmazlıkların hızlı ve etkili bir şekilde çözülmesine yardımcı olur.

Arabuluculuk yöntemi, tarafların anlaşması gereken ve uyuşmazlıkların taraflar arasında çözülmesi esasına dayanır. Bu nedenle arabuluculuğa başvurulabilecek davalarda taraflar arasında işbirliği ve diyalog önemlidir. Arabuluculuk yönteminde tarafların birbirlerini dinlemesi, anlaması ve uzlaşmaya hazır olması gerekmektedir.

Arabuluculuğa Başvurma KoşullarıAçıklama
Tarafların İşbirliğiArabuluculuğa başvurmak için tarafların birbirleriyle işbirliği içinde olması gerekmektedir.
Uzlaşma NiyetiTarafların arabuluculuk sonucunda uzlaşmaya hazır olması gerekmektedir.
Tarafların YetkisiArabuluculuk yöntemi, sadece tarafların yetki sahibi olduğu davalarda kullanılabilir.

Arabuluculuk yöntemi, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesinde etkili bir yöntemdir. Tarafların uzlaşmaya hazır olması ve işbirliği içinde hareket etmesi önemlidir. Arabuluculuk sürecinde, tarafların uzlaşması ve sürece katkıda bulunması uzlaşmanın sağlanmasına yardımcı olur.

Arabuluculuk Sonucu Alınan Kararlar Nelerdir?

Arabuluculuk süreci, tarafların uyuşmazlıklarını çözmek için birbirleriyle görüşmesi ve uzlaşma sağlaması amacıyla yapılan bir alternatif uyuşmazlık çözümü yöntemidir. Bu süreç sonunda taraflar arasında imzalanan anlaşmaya göre kararlar alınır.

Arabuluculuk sonucunda alınan kararlara örnek olarak, taraflar arasındaki anlaşmanın içeriği gösterilebilir. Bu anlaşma, uyuşmazlığın konusuna göre farklı hükümler içerebilir. Örneğin, iş ilişkisi üzerine yapılan anlaşmada, iş sözleşmesinin feshi, tazminat ödemesi gibi konular ele alınabilir.

Arabuluculuk sonucunda çıkan kararlar, taraflar arasında anlaşmazlık konusunu netleştirir ve çözüm sağlar. Bu sayede iş davalarının uzaması önlenir ve tarafların hukuki prosedürlerle uğraşması azaltılır. Arabuluculuk sonucunda alınan kararlar, taraflara uygun bir çözüm sunar ve tarafların karşılıklı olarak anlaşabilirliğini artırır.

Anlaşmanın İçeriğiÖrnek Konular
Tazminatİş ilişkisi, hizmet sözleşmesi
Fesihİş sözleşmesi, kira sözleşmesi
Borçların Tahsiliİş sözleşmesi, ticari işlemler

Arabuluculuk sonucunda alınan kararlar, yargısal kararlar gibi resmi bir nitelik taşımazlar. Ancak taraflar arasında imzalanan anlaşmalar, yargıya başvurulduğu takdirde delil olarak kullanılabilirler. Bu nedenle arabuluculuk sonuçlarının yazılı ve imzalı olması önemlidir. Tarafların arabuluculuk sürecinde alınan kararlara uymaları zorunludur. Aksi takdirde, mahkemeye başvurulabilir ve yargısal sürecin başlamasına sebep olunabilir.

Arabuluculuğun Hukuki Boyutu Nelerdir?

Arabuluculuk, hukuki bir süreçtir ve özellikle iş davalarında sıkça tercih edilen bir yoldur. Bu süreçte, iki taraf arasındaki anlaşmazlıkların, bağımsız bir üçüncü tarafın yardımı ile çözüme kavuşturulması amaçlanır. Peki arabuluculuğun hukuki boyutu nedir?

Arabuluculuk, mahkemelerin verdiği kararların tamamlayıcısı değildir. Ancak, arabuluculuk sonucunda taraflar arasında imzalanan anlaşma, belirli koşullar altında bir icra mahkemesi kararı ile icra edilebilir hale gelir. Arabuluculuk sonucunda imzalanan anlaşma, idari bir para cezası veya hapis cezası gerektiren bir suçtan dolayı açılan dava konusunda geçerli sayılmaz.

  • Bir anlaşmazlık durumunda, taraflardan biri, mahkeme yerine arabuluculuğu tercih edebilir.
  • Arabuluculuk süreci, tarafların anlaşmazlıklarını çözüme kavuşturmak için uzlaşmacı bir yaklaşım benimsemeleri gerektiği için oldukça önemlidir. Taraflar arasında açık bir iletişim için gerekli zaman ve fırsat sağlar.
  • Arabuluculuğun hukuki boyutu, hukuki düzenlemeler ve yasal prosedürler kapsamında belirlenir. Arabulucular, yasal olarak belirlenmiş kriterlere uygun olmalıdır ve verilen süreçlere uygun hareket etmelidir.

Arabuluculuk süreci, tarafların karşılıklı anlaşması ile gerçekleşir. Bu nedenle, arabuluculuk sonucunda imzalanan anlaşmanın taraflarca kabul edilmesi, taraflar arası ilişki ve işbirliği açısından oldukça önemlidir. Anlaşma, tarafların haklarını korumalı ve adil bir şekilde paylaştırmalıdır.

Taraflarca imzalanması gereken anlaşmada yer alması gerekenler:
1) Tarafların kimlik bilgileri
2) Anlaşmazlık konusu
3) Anlaşmanın esasları ve şartları
4) Anlaşmanın süresi ve sona erme şartları
5) İmza tarihi

Arabuluculuk süreci, tarafların mahkemeye gitmeden önce bir uzlaşma sağlamaları açısından oldukça önemlidir. Ancak, her zaman her durumda arabuluculuk çözümü mümkün olmayabilir. Bu nedenle, tarafların uzlaşma sağlayamaması durumunda mahkeme sürecine başvurma hakları bulunmaktadır.

İş Davalarında Arabuluculuk Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?

İş davalarında arabuluculuk, son yıllarda hızla yaygınlaşan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Ancak bu süreçte dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır.

  1. Haklarınızı Bilin: Arabuluculuk sürecinde tarafların hakları korunmaktadır. Taraflar, arabulucular tarafından kendilerine sunulan uzlaşma tekliflerini kabul etme veya reddetme hakkına sahiptirler.
  2. Avukat Tercihi: Tarafların arabuluculuk sürecinde avukat almaları zorunlu değildir. Ancak avukatların süreçte yer almaları, tarafların haklarının korunmasına ve daha adaletli bir sonuca ulaşılmasına yardımcı olacaktır.
  3. Belge Hazırlığı: Arabuluculuk sürecine hazırlık yapılırken tarafların, dava ile ilgili tüm belgeleri hazır bulundurması ve sunması gerekmektedir. Böylece arabuluculuk süreci daha hızlı ve verimli bir şekilde tamamlanabilir.
  4. Uzlaşma Tam Metin Olarak Hazırlanmalı: Arabuluculuk sonucunda taraflar arasında bir uzlaşma sağlanırsa, bu uzlaşmanın tam metin olarak hazırlanması önemlidir. Bu sayede taraflar arasında yeni anlaşmazlıklar çıkması önlenmiş olacaktır.

İş davalarında arabuluculuk sürecinde dikkat edilmesi gerekenler yukarıda sayılan maddelerle sınırlı değildir. Tarafların sürece saygılı ve anlayışlı yaklaşmaları, karşılıklı iletişimin açık olması ve sadece hak arayışı değil, aynı zamanda çözüm odaklı olunması da sürecin başarıya ulaşmasına yardımcı olacaktır. Arabuluculuk, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri arasında en hızlı ve etkili olanlardan biridir. Taraflar bu sürece açık fikirle yaklaştıklarında, adalete daha kolay ulaşabilirler.

Arabuluculuk Yoluyla İş Davalarında Uzlaşma Sağlamak

Arabuluculuk Yoluyla İş Davalarında Uzlaşma Sağlamak

İş davaları, sıklıkla zaman alıcı ve maliyetli olmalarıyla bilinir. Davaların çözüme kavuşturulması ise her zaman kolay olmaz. Arabuluculuk süreci, iş davalarında hızlı bir şekilde çözüme ulaşmak için bir yol olarak kullanılabilir.

  • Arabuluculuk süreci nedir?
  • İş davalarında arabuluculuk yararları nelerdir?
  • Arabuluculuk sonucu alınan kararlar nelerdir?

İş davalarında arabuluculuk, mahkeme sisteminin yükünü hafifletmek için tasarlanmış bir yöntemdir. Tarafların birbirleriyle daha iyi anlaşması, empati kurması ve insani bir çözüme odaklanması için ideal bir çözüm yoludur. Arabuluculuk süreci, iş davalarındaki uzlaşmazlık çözümünde dikkate alınması gereken bir yöntemdir.

İş Davası Arabuluculuğu İle Uzlaşma Mutabakatı Nasıl Hazırlanır?

İş davalarında arabuluculuk süreci, tarafların anlaşmasıyla sonuçlanabilir. Ancak bu anlaşmanın yazılı olarak düzenlenmesi önemlidir. İşte, iş davası arabuluculuğu ile uzlaşma mutabakatı nasıl hazırlanır?

  1. Anlaşmaya Varsılan Konuların Belirlenmesi: Tarafların arabuluculuk süreci sonucunda uzlaştığı konular belirlenir. Bu konular, yazılı olarak düzenlenir.
  2. Mutabakat Metnin Hazırlanması: Uzlaşılan konular, uzlaşma metninde belirtilir. Bu metinde, tarafların kimlik bilgileri, uzlaşılan konular, bu konulardaki talep ve taahhütler, ödeme planı, sözleşme tarihleri, sözleşme fesih koşulları gibi detaylar yer alabilir.
  3. Mutabakat Metnin Taraflar Tarafından İmzalanması: Uzlaşma metni, taraflar tarafından imzalanır ve taraflara birer kopya verilir. Bu kopyalar, saklanacak belgeler arasında yer alır.

Bu adımların ardından uzlaşma metni, iş davalarında arabuluculuk süreci sonucunda elde edilen somut bir sonuçtur. Bu metin, tarafların imzasıyla bir anlaşma haline gelir ve yargı kararı niteliğinde değildir. Uzlaşma metninde belirtilen taahhütlerin yerine getirilmemesi durumunda ise taraflar, yine yargıya başvurma yoluna gidebilirler.

Arabuluculuğun İş Davalarında Yargı Önünde İspat Niteliği

Arabuluculuk, iş davalarında son zamanlarda sıkça kullanılmaya başlandı. Geleneksel yöntemler ile iş davalarının çözümü hem zaman açısından uzun sürmekte hem de daha yüksek masraf gerektirmektedir. Arabuluculuk sayesinde ise iş davalarının çözüm süreci daha hızlı ve daha az maliyetli tamamlanabiliyor.

İş davalarında arabuluculuk yoluyla alınan kararların yargı önünde ispat niteliği vardır. Bu kararlar düzenlenen protokol ile taraflar tarafından imzalandıktan sonra geçerli hale gelir. Protokolün hükümleri doğrultusunda iş davası sonlandırılır ve bu protokol mahkeme tarafından kesinleştirilir.

Arabuluculuk sürecinde tarafların uzlaşması sonucunda alınan kararların hukuki niteliği vardır. Yargıçlar, arabuluculuk sürecindeki tutanak ve raporları da inceleyerek iş davasına ilişkin karar verirler. Bu nedenle, arabuluculuk sürecinde tarafların doğru bilgi paylaşımında bulunması ve gereksiz tutumlar sergilememeleri son derece önemlidir.

  1. İş davalarında arabuluculuk sürecinde dikkat edilmesi gerekenler
    • Tarafların doğru bilgi paylaşımında bulunması
    • Arabulucunun tarafsız ve etik davranması
    • Tarafların uzlaşma sağlamak için yapıcı tutum sergilemesi
    • Arabuluculuk sürecine saygılı olunması
Arabuluculuk SüreciYargı Süreci
Taraflar arabulucuya başvururİş davası açılır
Arabulucu tarafları dinler, tartışır ve uzlaşma sağlamaya çalışırYargıç davayı inceler ve kararını verir
Taraflar uzlaşmaya varırlarsa protokol hazırlanır ve taraflar tarafından imzalanırYargıç, mahkeme kararını verir ve taraflara tebliğ eder
Protokolün hükümleri doğrultusunda iş davası sona erer ve protokol mahkeme tarafından kesinleştirilirMahkeme kararı kesinleşir ve uygulanır

Bursa İş Hukuku Avukatı Gizem Ramazanoğlu

Arabuluculuk Yargıtay Kararları

Zorunlu arabuluculuk kişilerin hukuki uyuşmazlıklarında dava açmadan önce veya dava sonrasında başvurdukları bir uyuşmazlık çözümlenmesini amaçlayan bir usul hukuku kurumudur. Tarafların gerçekleşen uyuşmazlıklarda mahkemeye dava açmadan önce uyuşmazlıklar açısından arabulucuya gitme zorunluluğu vardır. Bu nedenle arabuluculuk bir dava şartıdır.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’nun 73/A maddesiyle Tüketici mahkemelerinde görüşen uyuşmazlıklar açısından arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Bu davalar ;

Tüketici hakem heyetinin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar. Tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar.

73/A üncü maddenin altıncı fıkrasında belirtilen davalar. 74 üncü maddede belirtilen davalar.

Tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklar.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/a maddesine göre, TTK’nın 4. maddesinde belirtilen tüm ticari davalar ile diğer özel kanunlarda yer alan ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması gerekmektedir. Gayrimenkul hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda da dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması gerekmektedir. Aynı zamanda 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu M.3 göre işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklarda işe iade davası, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, maaş, işçilik alacakları ile ihbar tazminatı, kıdem tazminatı gibi kaynaklanan uyuşmazlıklar arabulucuk zorunludur.

YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ 2022/436 E. 2022/1380 K.

Davacı vekili, davacının davalıya ait iş yerinde satın alma şefi olarak çalıştığını, davalının baskı, yıldırma ve zorlama ile davacıyı arabulucuya yönlendirip iş sözleşmesinin bu şekilde sonlandırıldığını, irade fesadı durumu olduğundan 29/04/2020 tarihli arabuluculuk son tutanağı ve anlaşma belgesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek, söz konusu tutanak ve belgenin iptaline karar verilmesini, istemiştir.

Davalı vekili, iş sözleşmesinin zorlama ile arabuluculuk süreci sonucunda feshedildiği iddiasının doğru olmadığını, sözleşmenin davacı tarafça fesh edildiğini, fesih sonarsı davacının rızası ile katıldığı arabuluculuk işlemlerinin Kanuna uygun ve geçerli olduğunu, savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, 6325 sayılı Arabuluculuk Kanuna göre arabuluculuğun, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanması gerektiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinin ikinci fıkrasında ise ibraya ilişkin hüküm olup “…ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesine yer verildiği, bu hükmün emredici nitelikte olduğu, davaya konu arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarih ve ibra beyanının içeriği dikkate alındığında, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlendiği, ibra niteliğindeki tutanağın tarih ve içeriği itibari ile arabuluculuğa elverişli olmadığı, gerekçesi ile davanın kabulüne, karar verilmiştir. İstinaf:Karara karşı, davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti: Bölge Adliye Mahkemesince, özetle, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasa ile dosya içeriğine uygun olduğu, gerekçesi ile davalı başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Temyiz: Bölge Adliye Mahkemesi kararını davalı taraf temyiz etmiştir.

Gerekçe: Dava, ihtiyari arabuluculuk son tutanağı ve anlaşma belgesinin iptali istemine ilişkindir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının davalıya ait işyerinde satın alma şefi olarak çalışırken 17/04/2020 tarihinde işverence görevinin değiştirildiği, davacının bu görev değişikliğini kabul etmeyerek kıdem tazminatı ödenmesini talep ettiği ve işverence talebin kabul edilerek 28/04/2020 tarihinde işten çıkışının yapıldığı anlaşılmaktadır.

İş sözleşmesinin feshi sonrasında davalı talebi üzerine tarafların ihtiyari arabuluculuğa başvurduğu ve 29/04/2020 tarihinde anlaşıp, anlaşma belgesini imzaladıkları, belge içeriğinde bir kısım tazminat ve alacaklara karşılık davacıya net 98.878,75 TL ödeneceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.

Davacı taraf, dava dilekçesinde, 29/04/2020 tarihli arabuluculuk tutanakları ile davalının kendi arabulucusuna zorlanarak iş sözlemesinin fesh edildiğini iddia etse de, yukarıda açıklandığı üzere iş sözleşmesi görev değişikliğini kabul etmemesi nedeniyle davacı talebiyle sonlandırılmıştır.

Davacının irade fesadına yönelik “ baskı, yıldırma ve zorlama” iddialarıyla ilgili ise ispata yönelik somut tanık anlatımları olmadığı gibi başkaca da delil sunulmamıştır. Öte yandan arabuculunun “tarafsız olmadığı” iddiası da ispatlanmamıştır. Mahkemece, arabulucu önünde yapılan anlaşmanın ibra niteliğinde olduğu, ibraya ilişkin hükmün emredici nitelikte bulunduğu ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununn 1. maddesi uyarınca tarafların ancak üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konuda arabulucuya gidebilecekleri hususun düzenlendiği, ibra niteliğinde belge üzerinde tarafların serbestçe tasarruf edebilecekleri bir durum söz konusu olmadığı, gerekçesiyle dava kabul edilmiştir. Arabulucu önünde yapılan anlaşmada ibraya ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Aksi kabulde arabulucu önünde tarafların anlaşması imkansız hale gelir. Nitekim 6325 sayılı Kanunun 18/5 madde hükmünde arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağı öngörülmüş olup, buna göre ibraya ilişkin düzenlemelerden hareketle arabuluculuk anlaşma tutanağının geçerliliği değerlendirilemez.

Her ne kadar Dairemizin 11.09.2019 tarihli ve 3694-13040 sayılı ilamında arabuluculuk anlaşma tutanağı ibra hükümleri çerçevesinde değerlendirilmiş ise de, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 07.07.2020 tarih ve 173 sayılı kararı ile aynı uyuşmazlıkların temyiz incelemesini yapmakla görevli 22. Hukuk Dairesinin kapatılması ve tüm işlerinin Dairemize devredilmesi üzerine yeniden yapılan değerlendirmede yukarıda belirtilen sonuca varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.02.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ 2019/3048 E 2020/1093 K.

Davacı vekili, keşidecisi F1 PVC Plastik İnşaat Yapı Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şti, çek numarası N1, çek seri nosu UE N2 nolu, F2bank Cumhuriyet Şubesi’ne ait çekin davacı tarafından kaybedildiğini, kaybolan çekle ilgili çek iptali davası açıldığını ve mahkemece ihtiyati tedbir olarak ödemeden yasaklama kararı verildiğini, davalının müvekkili davacının elinden rızası dışında çıkan davaya konu çeki kötüniyetli olarak elinde bulundurduğunu, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını ileri sürerek çekin

istirdatına ve davacının meşru hamil sıfatıyla alacaklı olduğunun ve müvekkili ile çeki arasındaki ticari ilişkiden dolayı aldığı keşidecinin söz konusu çekte lehtar davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, çekin davacı tarafından borca karşılık davalıya ciro edilerek verildiğini, davacının iddiasını kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk derece mahkemesince, davanın 7155 sayılı Yasanın 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesine eklenen 5/A maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı, bu maddeye göre çek istirdadına ilişkin eldeki davada arabulucuya müracaat edilmesinin dava şartı olduğu, bu husus yerine getirilmeden dava açıldığı gerekçesiyle HMK’nın 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bu karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nce, çek istirdadı davasının aynı zamanda bir alacak davası olduğu, TTK’nın 797. maddesine göre talepte bulunulması nedeniyle mutlak ticari dava olduğu, bu nedenle TTK’nın 5/A maddesi gereğince arabulucuya müracaat edilmeden dava açılmasının mümkün olmadığı, menfi tespit davaları yönünden arabulucuya müracaat edilip edilmeyeceği hususu uygulamada tartışmalı olmakla birlikte menfi tespit davasında, davalının alacak iddiası bulunduğundan arabulucuya tabii olması gerektiği, menfi tespit davası devam ederken borç tahsil edildiğinde davanın re’sen istirdat davasına dönüştüğü, bu sebeple menfi tespit davasının bir alacak iddasını da içerdiği, aksi takdirde re’sen istirdat davasına dönen menfi tespit davasında yargılamanın ortasında arabulucuya gidilmesine karar verilmesi sonucunu doğacağı, bunun usul ekonomisine de uygun düşmeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 792. maddesi kapsamında açılan çek istirdadı ve dava konusu çek nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece dava türü itibarıyla arabulucaya müracaat edilmesinin dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK’nin 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davanın 7155 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK’nın 5. maddesine eklenen 5/A maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Bahse konu maddeye göre TTK’nin 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Eldeki davada uyuşmazlık, TTK’nin 792. maddesine göre açılan çek istirdadı davasında ve menfi tespit davasında arabulucuya başvurmanın dava şartı olup olmadığı hususunda toplanmaktadır. TTK’nin 792. maddesi “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” şeklindedir. Anılan madde hükmüne göre açılan davada davacının talebi, bir miktar paranın ödenmesi, alacak veya tazminat değil kıymetli evrak olarak çeki haksız olarak elinde bulundurduğu iddia edilen hamilden çekin iadesidir. Bu itibarla TTK’nin 792. maddesi kapsamında açılan çek istirdadı davasında arabulucuya başvurmak dava şartı değildir. Bu itibarla ilk derece mahkemesinin ve bölge adliye mahkemesinin çek istirdadı davasında arabulucuya başvurulmasının dava şartı olduğu yönündeki değerlendirmeleri yerinde değildir.

Davada diğer talep olan davacının çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti talebinin yani menfi tespit davasının arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı hususuna gelince, menfi tespit davasında davacı, davalıya borçlu olmadığının tespitini istemekte, buna karşın davalı taraf davacının borçlu olduğunu savunmaktadır. Netice itibarıyla mahkeme menfi tespit davasında davacının borçlu olup olmadığının tespiti ile birlikte davalının da alacaklı olup olmadığının tespitini yapacaktır. Şu halde menfi tespit davasında dava konusunun bir miktar alacağa ilişkin olduğu açık olup 7155 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK’nin 5. maddesine eklenen 5/A maddesi kapsamında menfi tespit davasında arabulucuya

başvurmak dava şartı ise de arabuluculuk dava şartına tâbi olmayan çek istirdadı davası ile birlikte açıldığından eldeki davada menfi tespit talebi de arabulucuk dava şartına tâbi olmayacaktır.

Bu durumda mahkemece işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ 2019/8668 E. 2019/23121 K.

Davacı vekili; davacının davalı işyerinde 27.10.2017-27.10.2017 tarihleri arasında tır şoförü olarak çalıştığını, davacıya kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesine rağmen fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek, fazla çalışma ücreti alacaklarının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, zamanaşımı definde bulunduklarını, davacı fazla çalışma yaptığında karşılığının tam olarak ödendiğini, bunun bordrolar ile sabit olduğunu ve 27.11.2017 tarihli ibraname ile davacının hiçbir alacağının olmadığı yönünde davalı şirketi ibra ettiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk Derece Mahkemesince, arabuluculuk son tutanağında davacı tarafın taleplerinin açık şekilde yazılmadığı gerekçesiyle zorunlu arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddine karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu : İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti : Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasında “Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı”nın 27.07.2018 tarihinde düzenlendiği, uyuşmazlık konusunun “işçi-işveren uyuşmazlığı” olarak açıklandığı, fazla çalışma alacağının belirtilmediği, Yönetmelik tarihinden sonra düzenlenen Zorunlu Arabuluculuk Son Tutanağında davaya konu fazla çalışma alacağı belirtilmediğinden dava şartının gerçekleşmediği kabul edilerek davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı ve böylelikle İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Temyiz Başvurusu : Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe: 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3/1.maddesinde “kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebi ile açılan davalarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” şeklinde düzenlemeye yer verilerek dava şartı olarak arabuluculuk öngörülmüştür. Aynı Kanun’un 3/21.maddesi uyarınca uygulanan 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 15/3.maddesinde ise “Taraflarca kararlaştırılmamışsa arabulucu; uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak arabuluculuk faaliyetini yürütür” denilmek sureti ile arabuluculuk faaliyetinin ne şekilde sürdürüleceği belirlenmiştir.

6325 sayılı Kanun’un 17/2.maddesinde “Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge, arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca

imzalanır” şeklinde düzenlemeye yer verilerek son tutanağın arabulucu tarafından düzenleneceği açıkça kurala bağlanmıştır.

Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 23/3. maddesinde, başvurunun dilekçe ile veya bürolarda bulunan formların doldurulması suretiyle yahut elektronik ortamda yapılabileceği belirtilmiştir. Yönetmeliğin 20.maddesinde arabuluculuğun sona ermesi düzenlenmiş olup bu maddenin

(3). bendinde arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanağa, faaliyetin sonuçlanması dışında hangi hususların yazılacağına tarafların karar vereceği ancak arabulucunun bu tutanak ve sonuçları konusunda taraflara gerekli açıklamaları yapacağı belirtilmiştir. Şu hale göre son tutanağın tarafların beyanına göre oluşturulması asıl ise de, arabulucunun tutanağın içeriği ve düzenlenme şekli konusunda tarafları bilgilendirmesi de gerekir.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun genel gerekçesinde, “dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin madde ile diğer düzenlemelerde iş yargısının temeli olan çabukluk, basitlik, emredicilik, zayıfın korunması ve ucuzluk ilkeleri”nin dikkate alındığı açıklanmıştır. İşçinin, hak ve alacaklarını en kısa sürede ve en basit yoldan almasını sağlamaya yönelik getirildiği anlaşılan bir kurumun, işçinin aleyhine yorumlanması doğru olmaz. Aksine Kanun’un gerekçesinde belirtildiği gibi zayıf konumda olan işçinin korunması esastır.

Kaldı ki, arabuluculuğa başvurma işçi açısından olduğu gibi işveren açısından da zorunluluktur.

Taraflar arasında “Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı” 17.07.2018 tarihinde düzenlenmiş ve uyuşmazlık konusu “işçi-işveren uyuşmazlığı” olarak açıklamıştır. Aynı tarihli uzlaşamama tutanağında ise tarafların anlaşmaya varamadıkları belirtilmiştir.

Anlaşmazlık tutanağında her bir tazminat ve alacak kaleminin açıkça gösterilmemesinin arabulucunun hatasından kaynaklandığı kabul edilmelidir. Bu eksikliğin de dava şartının sağlanmadığı şeklinde yorumlanması, hak arama özgürlüğünü aşırı şekilde zorlaştıran bir hâl olarak değerlendirilebilir.

Zira, Anayasa Mahkemesi, dava şartı olarak arabuluculuğa dair yasal düzenlemenin iptali isteğiyle ilgili olarak verdiği kararında (AYM 11.07.2018 gün, 2017/178 esas, 2018/ 82 karar.), düzenlemenin hak arama hürriyeti ve bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına getirilen bir sınırlama niteliğinde olduğunu kabul etmiş ancak “Arabuluculuğa başvuru zorunluluğunun, kişilerin hak aramalarını imkânsız hâle getiren veya aşırı derecede zorlaştıran etkisiz ve sonuçsuz bir sürece neden olmadıkça hak arama hürriyetinin özüne dokunduğu söylenemez” şeklindeki gerekçeyle bir çeşit sınır tayin etmiştir.

Dava şartı olarak arabuluculuğun ağır koşullara bağlanması ve birkaç defa bu yola başvurulmasının gerekliliğine dair uygulama, işe iade davalarında hak düşürücü süre sorunlarının yaşanmasına, tazminat ve alacaklar yönünden alacağın kısmen zamanaşımına uğramasına, birden fazla arabuluculuk ücretlerinin yargılama giderlerine eklenmesiyle bu yöndeki sorumluluğun taraflara paylaştırılmasında tereddütlere ve en nihayet arabulucunun sorumluluğuna neden olabilecektir.

Bu tür anlaşmazlıklara ve tereddütlere meydan verilmemesi için arabuluculuk tutanağında tarafların anlaştıkları yada anlaşamadıkları alacak kalemleri tek tek belirtilmelidir.

Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk uygulamalarında başlangıçta hem talepte bulunanlar ve hem de arabulucular tarafından yapılan bu tür hatalar tarafların mağduriyetlerine sebebiyet verdiği gibi arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı gibi uygulanmasına engel olduğundan, 6325 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkartılan ve 02.06.2018 tarihinde yürürlüğe giren yönetmeliğin ve aksaklıkları gidermek amacı ile uygulamaya sokulan arabuluculuğa hangi konularda başvurulduğuna ilişkin “ başvuru formu “ uygulamasının başladığı 02.06.2018 tarihine kadar arabuluculuk anlaşamama tutanağında arabuluculuğa konu alacaklar tek tek belirtilmeden “ işçilik alacakları” veya “işçi-işveren uyuşmazlığı” gibi soyut ifadeler kullanılmış ise taraflar arasındaki işçilik alacaklarının tamamının arabuluculuğa konu edildiği kabul edilmelidir.

Başka bir deyişle “ başvuru formu “ uygulamasının başladığı 02.06.2018 tarihinden önceki dönem için taraflardan kaynaklanmayan bu tür uygulama hataları aşılarak arabuluculuk müessesinin amaca uygun yürütülmesi sağlanmalıdır.

Başvuru formu uygulamasının başladığı 02.06.2018 tarihinden sonraki başvurularda ise hangi alacak veya tazminat kalemleri konusunda anlaşma sağlandığı veya sağlanamadığını açıkça belirtmeyen son tutanağa göre dava şartının gerçekleştiği kabul edilemeyecektir.

Somut uyuşmazlıkta, davacı vekilince dava dilekçesinde açıkça diğer tazminat ve alacakların işverence ödendiği belirtilmiş ve sadece fazla çalışma ücretinin ödenmediği ileri sürülerek fazla çalışma alacağının tahsili talep edilmiştir. Dosyaya sunulan başvuru formundan da arabulucuya fazla çalışma alacağı yönünden başvurulduğu anlaşılmaktadır. Üstelik somut davada yalnızca fazla çalışma alacağı için talepte bulunulduğuna göre, dava açılmadan önce zorunlu dava şartı olarak arabuluculuğa bu alacak için başvurulduğunun kabulü gerekir. Belirtilen sebeple, dava konusu fazla çalışma alacağı yönünden işin esasına girilmesi gerekirken, zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği kabul edilerek davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ 2022/821 E. 2022/1540 K.

Davacı vekili, davacının aralarında asıl ve alt işveren ilişkisi bulunan davalılar bünyesinde yurt dışı işçisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından haklı neden olmadan feshedildiğini, iş sözleşmesinden doğan alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile ücret, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı vekili, zamanaşımı ve husumet itirazlarının olduğunu, taleplerin yersiz olduğunu ve davanın haksız açıldığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Davalı İflas Nedeniyle Tasfiye Halinde … İnş. Tic. İth. İhr. ve Turz. Ltd. Şti. vekili, hukuki yarar itirazlarının olduğunu, ücret iddiasını kabul etmediklerini, taleplerin yersiz olduğunu ve davanın haksız açıldığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Davalı İflas Nedeniyle Tasfiye Halinde … Makina İnş. San. ve Tic. A.Ş. vekili, zamanaşımı ve husumet itirazlarının olduğunu, sözleşmenin belirli süreli olduğunu, taleplerin yersiz olduğunu ve davanın haksız açıldığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: İlk Derece Mahkemesince, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı işverenliğe ait web sitesinde tam da davacı işçinin işyeri olarak gösterdiği … bölgesinde demir çelik fabrikası olduğu, davacıya verilen çalışma kağıdında davacının …’deki … Demir Çelik fabrikası inşaatı projesinde görevlendirildiğinin yazıldığı, her ne kadar dava dosyasında diğer davalılar ile davalı …’e ait akdedilmiş yüklenici sözleşmesi olmasa da davacının çalışmış olduğu işyerinin davalı … Holdinge ait olduğu, sadece bu iş için yani … demir çelik fabrikasının inşaatı için işe alındığı ve bu hususta tanık beyanlarının tutarlı bir şekilde davacıyı desteklediği, davalı …’in asıl işveren, diğer davalıların alt işveren olduğu, davacının iş sözleşmesinin haklı bir sebeple feshedildiğine dair hiçbir delil sunulmadığı, davalının ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği, dolayısıyla davaya konu feshin haksız fesih olduğu gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu: İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili, davalı vekili ile davalı İflas Nedeniyle Tasfiye Halinde … İnş. Tic. İth. İhr. ve Turz. Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti: Bölge Adliye Mahkemesince, davacı ve davalıların istinaf başvurularının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2. Maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

Temyiz Başvurusu: Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

Gerekçe: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre; davalı vekilinin aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, ıslah dilekçesi ile talep edilen yıllık izin ücreti alacağı yönünden dava şartı arabuluculuk yoluna başvurulması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

12.10.2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığını taşıyan 3. maddesi 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, anılan maddenin birinci fıkrasına göre, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.

Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir (m.3/2).

02.06.2018 tarihli ve 30439 (RG) sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin Dava Şartı Olarak Arabuluculuğa Başvuru ile ilgili 23. maddesinde başvurunun dilekçe ile veya bürolarda bulunan formların doldurulması suretiyle yahut elektronik ortamda yapılabileceği belirtilerek başvurunun şekli açıklığa kavuşturulmuştur. İlgili maddede ayrıca arabuluculuk başvurusu sırasında başvurandan, uyuşmazlık konusuna ilişkin hususların açıklanmasının isteneceği düzenlenmiştir. Gerek 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 15. maddesinde, gerekse Yönetmeliğin 25. maddesinde arabuluculuk faaliyetinin ne şekilde yürütüleceği düzenlenmiş olup, arabuluculuk faaliyetinin başvurunun içeriğine göre şekilleneceği konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Arabuluculuk faaliyeti sonucunda tarafların uyuşmazlık konusunda anlaşmaları veya kısmen anlaşmaları hâlinde süreç anlaşma son tutanağı ile sonuçlandırılacak yahut bunların haricindeki her durumda taraflar anlaşmamış sayılacağından anlaşmama son tutanağı düzenlenecektir (m.25/6).

Somut uyuşmazlıkta, davacının 08/06/2017 tarihli dava dilekçesinde yıllık izin ücreti alacağı talep etmediği, yargılama sırasında bilirkişi raporu alınmasından sonra 12/06/2020 tarihli ıslah dilekçesinde harcını yatırarak yıllık izin ücreti alacağı talebinde bulunduğu, öncesinde ise söz konusu alacak ile ilgili olarak davalı işveren aleyhine arabulucuya başvurmadığı anlaşılmaktadır.

Dava dilekçesinde talep konusu yapılmayan bir işçilik alacağı, dava konusu alacaklarla aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğmak şartıyla, ayrıca bu alacağa ilişkin peşin harç yatırılmak kaydıyla kısmi ıslahla talep edilebilir ise de, dava şartı arabuluculuk hükümlerinin 01/01/2018 tarihinde yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, ıslaha konu edilen yıllık izin ücreti alacağı yönünden arabuluculuğa başvuru şartının yerine getirilmediği anlaşılmakla söz konusu alacağın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalıya iadesine, 09/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir