senet nedir?

Senet, bir hukuki ilişkinin varlığını gösteren, borçlu tarafından alacaklıya verilen ve borcun varlığını gösteren bir hukuki belgedir. Senet denince aklımıza ilk olarak bono gelmektedir. Bono her şeyden önce bir kambiyo senedidir. Kambiyo senetleri üç çeşittir; poliçe, bono ve çek. Bu üç tür kambiyo senedinin ortak özellikleri olmakla birlikte farklılıkları da vardır.

Bono ya da emre yazılı senet Türk Ticaret Kanunu’nun 776.maddesinde düzenlenmiş ve unsurları sayılmıştır. Buna göre; bono veya emre yazılı senet; senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini, vadeyi, ödeme yerini, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını, düzenlenme tarihini ve yerini, düzenleyenin imzasını, içerir.

Bursa Avukat Gizem Ramazanoğlu

SENEDİN CİRO EDİLMESİ

Senedin ciro edilmesi durumunda senet üzerindeki haklar kayda veya şarta bağlı olmadan bir başkasına devredilir. Ciro eden kimseye ciranta denir.

Türk Ticaret Kanunu’nun 778/1-a hükmüne göre bononun cirosuna ilişkin poliçenin cirosuna ilişkin olan Türk Ticaret Kanunu’nun 682 vd. maddeleri uygulanacaktır. Buna göre;

Cironun kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Cironun bağlı tutulduğu her şart yazılmamış sayılır. Kısmi ciro batıldır. Hamiline ciro beyaz ciro hükmündedir. Lehine ciro yapılan kişinin ciroda gösterilmesine gerek olmadığı gibi, ciro, cirantanın sadece imzasından ibaret olabilir. Bu şekildeki cirolara “beyaz ciro” denir.

CİRONUN HÜKÜMLERİ

Türk Ticaret Kanunu’nun 684.maddesi uyarınca; Ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile bonodan doğan bütün haklar devrolunur.

SENETTE ZAMANAŞIMI

Yaygın olarak senet olarak telaffuz edilen bononun zamanaşımına ilişkin hükümler Türk Ticaret Kanunu’nun 778/1-h maddesi gereğince Türk Ticaret Kanunu’nun 749 ila 751.maddelerinde düzenlenen poliçeye ilişkin zamanaşımı hükümlerine göre uygulanır. Buna göre;

Bonoyu kabul edene karşı ileri sürülen bonodan doğan istemler vadenin geldiği  tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

Hamilin, cirantalarla düzenleyene karşı ileri süreceği istemler, süresinde çekilen protesto tarihinden veya senette “gidersiz iade olunacaktır” kaydı varsa vadenin dolduğu tarihten itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

Bir cirantanın başka cirantalarla düzenleyen aleyhine ileri süreceği istemler, cirantanın poliçeyi ödediği veya poliçenin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar.

SENEDİN İCRA TAKİBİ

Bononun icra takibi İcra ve İflas Kanunu’nun 167 ila 171. Maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddelerde; takip talebi, ödeme emri ve borca itiraz hususları düzenlenmektedir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi         2020/2516 E.  ,  2020/10070 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte borçlu; takibe konu senetteki imzanın ve alacak miktarının şirketin tek ortağı ve yetkilisi olan Medine Çapkın’a ait olmadığı, borca ve tüm ferilerine itiraz ederek takibin durdurulması istemi ile İcra Mahkemesi’ne başvurusunda; mahkemece, takibin durdurulmasına, asıl alacağın %20 ‘si oranında kötüniyet tazminatı ve %10 para ceza cezasına hükmedildiği, alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; İİK’nun 170/a maddesi gereğince re’sen inceleme yapılarak, takip dayanağı bononun çift vade taşıması sebebiyle bono vasfında olmadığı gerekçesiyle takibin davacı yönünden iptaline ve alacaklının istinaf talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İİK.nun 170/a-2. maddesi gereğince icra mahkemesi, yasal sürede yapılan itiraz veya şikayet nedeniyle icra mahkemesine intikal eden işlerde, öncelikle, takip dayanağı senedin kambiyo vasfında olup olmadığını veya alacaklının kambiyo senetlerine özgü yol ile takip hakkının bulunup bulunmadığını re’sen inceleyerek takibin iptaline karar verebilir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 778/1-b maddesi göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 703/2. maddesi uyarınca; çift vadeli olarak düzenlenen senetler bono vasfında sayılamaz.
Somut olayda, takip dayanağı bonoda, “tediye tarihi” başlığı altında 01/04/2017 tarihinin yazıldığı, bononun metin kısmında ise ödeme tarihi olarak 15/05/2017 tarihinin yazılı olduğu, bu haliyle de söz konusu senedin çift vade taşıdığı görülmektedir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 02.10.1996 gün ve 1996/12-5 sayılı kararı ile benimsendiği üzere; İİK.nun 170/a-2.maddesi gereğince, takip dayanağı bononun çift vade taşıması sebebi ile bono vasfında olmadığından Bölge Adliye Mahkemesince re’sen nazara alınarak takibin iptaline karar verilmiş ise de, ilk derece mahkemesinin takibin durdurulmasına ilişkin kararına karşı, istinafa başvuranın alacaklı olduğu hususu dikkate alınarak, daha aleyhe bozma yasağı değerlendirilmeden karar verilmesi isabetsizdir.
Kabule göre de; takibin iptali kararının yasal dayanağının İİK.nun 170/a maddesi olduğundan ve bu maddede tazminat öngörülmediğinden borçlu yararına tazminata ve para cezasına hükmedilmemesi yerindedir
O halde Bölge Adliye Mahkemesince, davacı yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, yazılı nedenlerle “daha aleyhe hüküm kurma yasağı” ihlal edilerek takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 06/11/2019 tarih ve 2019/1963 E.- 2019/2278 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

12. Hukuk Dairesi         2020/3717 E.  ,  2020/11290 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi



Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurarak, sair itirazları ile birlikte çeki lehtara ödediğini, ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği; ilk derece mahkemesince itiraza konu bononun çift vadeli düzenlendiği gerekçesi ile takibin iptaline karar verildiği, karara karşı taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince alacaklının istinaf talebinin kabulüne karar verilerek, HMK’nin 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Takip dayanağı senedin düzenlenme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nin 778. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 703. maddesine göre, çift vadeli olarak düzenlenen senetler, bono vasfında sayılamaz.
Somut olayda borçlu keşidecinin ödeme beyanı lehtara karşı olup, takip alacaklısına karşı herhangi bir ödeme defi bulunmadığından İİK’nin 170/a-son maddesinin uygulanma yeri olmayıp, takip dayanağı 07/09/2017 düzenlenme tarihli bonoda “ödeme günü” kısmında “01/02/2018” tarihinin yazılı olduğu, senet metninde ise vadenin “BİR OCAK İKİBİNONSEKİZ” olarak gösterildiği, bu haliyle bonoda çift vade olduğu anlaşılmakla, bu hususun mahkemece re’sen gözetilerek takibin iptaline karar verilmesi gerekir.
O halde, ilk derece mahkemesinin takibin iptaline ilişkin kararı yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile … Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 05/03/2020 tarihli, 2019/2017 E. – 2020/450 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.12.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

13. Hukuk Dairesi         2019/130 E.  ,  2019/7922 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile arasındaki ödünç ilişkisine istinaden verilen bonoda yazılı bedelin ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla Manavgat 2. İcra Müdürlüğünün 2015/496 esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan ilamsız icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, zamanaşımının dolduğunu ileri sürmüş, esastan davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ödünç ilişkisine nedeniyle davalı tarafından verilen 11.12.1998 düzenleme, 30.08.2005 vade tarihli bonoda yazılı bedelin ödenmediğini ileri sürerek genel haciz yoluyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, dava konusu bononun vade tarihinden itibaren 3 yıllık zaman aşımına tabi olduğu ve 3 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra bono vasfını kaybederek adi senet niteliğinde olduğu, davacı tarafından ise 3 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra bu adi senede dayalı olarak bir yıllık zaman aşımı süresi içerisinde sebepsiz zenginleşme nedeni ile alacak talebinde bulunabileceği, davanın açıldığı 08.04.2015 tarihi itibarıyle zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle zamanaşımından davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, davaya konu 30.08.2005 vade tarihli senedin ödünç ilişkisinden kaynaklı verildiğini ileri sürmüş olup, alacak talebini temel borç ilişkisine, yani ödünç sözleşmesine dayandırmıştır. Bu durumda, dava konusu uyuşmazlıkta uygulanacak zamanaşımı süresi, sözleşme ilişkilerindeki 10 yıllık zamanaşımı süresidir. İtirazın iptaline konu icra takibinin ise 19.02.2015 tarihinde başlatıldığı anlaşılmaktadır. Takip tarihi itibarıyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. O halde mahkemece, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

12. Hukuk Dairesi         2019/12684 E.  ,  2019/17224 K.

  •  


“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi


Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda, takibe dayanak bonoda, keşideci şirkete ait imzanın olmadığını ve ödeme gününün sonradan doldurulduğunu, dolayısıyla bononun kambiyo senedi vasfı bulunmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece, davanın reddine karar verildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 24.09.2018 tarih ve 2017/8410 E. – 2018/8537 K. sayılı ilamı ile; “ Düzenleyenin imzasının bulunmaması halinde, düzenleyen için aval vermiş olan da senet bedelinden dolayı sorumlu tutulamaz. Bu durumda, senette düzenleyenin imzasının bulunmadığı açık olduğundan, düzenleyen için aval veren şikayetçi borçlu, bono bedelinden dolayı sorumlu tutulamaz…borçlu hakkındaki takibin iptaline karar verilmesi… ” gerektiği gerekçesi ile bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulü ile takibinin davacı yönünden İİK.nun 170/a maddesi uyarınca iptaline, karar verildiği görülmektedir.
TTK’nun 778. maddesinin göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken TTK’nun 678. maddesinde; “Temsile selahiyeti olmadığı halde bir şahsın temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kişi, o poliçeden dolayı bizzat sorumludur…” hükmü yer almaktadır. Borçlunun atmış olduğu imzadan sorumluluğu için senet üzerinde imzasının bulunması yeterli olup, ayrıca isminin yazılı olması da gerekli değildir.
Somut olayda, takip dayanağı 18.06.2014 düzenlenme, 10.09.2014 vade tarihli, 176.000 TL bedelli bonoda keşideci olarak … Asansör San. ve Tic. A.Ş. ünvanının yazılı olduğu, muteriz borçlu …’nun ise aval olarak adının yazılı olduğu, bonoda birbirinin aynı olan iki adet imzanın bulunduğu, imzaların kendisine ait olduğu hususunun muteriz borçlunun da kabulünde olduğu görülmektedir. Bu durumda, bononun keşideci … Asansör San. ve Tic. A.Ş. adına muteriz borçlu … tarafından imzalandığı ve aynı kişinin senet üzerinde aval veren sıfatıyla da imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dosya arasında bulunan … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 27.04.2015 tarihli müzekkere cevabında keşideci şirketin son tescilini 03.05.2013 tarihinde yaptırdığının bildirildiği, yazı ekinde yer alan 05.02.2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinden de keşideci şirketi münferiden Gözde Güzel ve Ferhat Göksu’nun temsile yetkili oldukları, bononun düzenlenme tarihi itibariyle muteriz borçlu …’nun keşideci şirket yetkilisi olmadığı anlaşılmakta olup, tarafların da aksi yönde bir iddiası yoktur.
Bu durumda, muteriz borçlu …’nun şirket temsilcisi olmadığı halde şirket adına imza attığından dolayı aval veren sıfatıyla sorumluluğu bulunmamakla birlikte, temsil yetkisi olmadığı halde keşideci şirket adına senet imzalayan ve imza inkarında da bulunmayan muteriz borçlu …’nun attığı imzadan dolayı şahsen sorumlu olacağı tabiidir. Yetkisiz temsilci sıfatıyla hareket eden borçlu, bonodan dolayı keşideci sıfatıyla sorumlu olacağından, hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapılmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
O halde, mahkemece borçlunun itirazının reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir.
Diğer taraftan, bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilmektedir.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde, uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK’nun 21.01.2004 gün ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 gün ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararları).
Bu sayılanların dışında, ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6, b … 2001, s. 4738 vd).
Öte yandan, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder ( Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, 1. Baskı, 1976, s. 208).
Burada belirtilen maddi hata kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta hata olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık hatalardır.
“Maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması da usulü müktesep hak teşkil etmez”( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.03.1972 gün ve E:1968/1-277, K:176; 01.03.1995 gün ve E:1995/7-641, K:117; 23.01.2002 gün ve E:2001/1-1010, K:2002/1; 12.07.2006 gün ve E:2006/4-519, K:527; 04.11.2009 gün ve E:2009/13-370, K:2009/480 sayılı kararları, Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, … 2001, Cilt 5, sayfa 4771 vd.).
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulu’nun 24/05/2017 tarih ve 2017/2-1607 Esas, 2017/968 Karar sayılı kararı).
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde; Dairemizin 24.09.2018 tarih ve 2017/8410 E. – 2018/8537 K. sayılı ilâmı maddi hataya dayalı olup, mahkemece bozmaya uyulması, borçlu lehine usuli kazanılmış hak oluşturmaz.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/11/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir