Tasarrufun İptali Davası

Tasarrufun İptali Davası; Borçlu, borcunu ödemeyip ve başlatılacak olan icra takibine karşı önlem olarak mallarını kaçırabilir.  Bu durumda alacaklı, borçluya karşı başlattığı icra takibi sonunda alacağını tahsil edemez ve büyük bir mağduriyet yaşar. Tam da bu noktada alacaklı tasarrufun iptali davası açarak, borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı tasarrufların iptalini isteyebilir.

Tasarrufun iptali davası açma hakkına sahip olanlar İcra ve İflas Kanunu’nun 277.maddesinde sayılmıştır. Buna göre;

“İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:

1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,

2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.”

Tasarrufun iptali davasının açıldığı kişiler borçlu ve borçlu ile tasarruf işlemini yapan üçüncü kişidir. Bu husus İcra ve İflas Kanunu’nun 282.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

“İcra ve iflas Kanununun 11 inci babındaki iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.”

Bursa icra avukatı

Şartları

Davanın açılabilmesi için gerçekleşmesi gerekli birtakım şartlar bulunmaktadır. Bunlar; ortada geçerli bir alacağın bulunması, alacaklı tarafından başlatılan icra takibinin kesinleşmesi, tasarrufun borçtan sonraki bir dönemde yapılmış olması, borçlu hakkında alınan bir aciz belgesinin bulunmasıdır.

Süresi

İcra ve İflas Kanunu’nun 284.maddesinde davanın süresi düzenlenmiştir. Buna göre;

“İptal davası hakkı, batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle düşer.”

Buna göre tasarrufun iptali davası, borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan tasarruf tarihinden itibaren beş yıllık hak düşürücü süreye bağlıdır.

Davaya Konu Olabilecek Tasarruflar

İptale konu olabilecek tasarruflar İcra ve İflas Kanunu’nun 278, 279, ve 280.maddelerinde sayılmıştır. Buna göre;

  1. İvazsız tasarruflar. Herhangi bir bedel alınmadan karşı tarafa devir yönünde yapılan tasarruflar bu davanın konusunu oluşturur.
  2. Borçlunun aciz durumda bulunması halinde yapılan tasarruflar. Aciz kelimesinden borçlunun, geniş anlamda borçlu olduğu ve borcunu ödeyemeyeceği anlaşılmalıdır.
  3. Zarar verme kastıyla yapılan yani hileli tasarruflar. Bu durumda borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan tasarrufta zarar verme kastının üçüncü kişi tarafından bilinmesi gereklidir.

İspat Yükü

Tasarrufun iptali davasında davacı, alacaklı davalı ise borçludur. İspat yükü alacaklı olan davacının üzerindedir. İddia ettiği hususları ispatlamakla yükümlüdür.

Dava Değerinin Belirlenmesi

Tasarrufun iptali davasının konusunu kişisel bir hak oluşturmaktadır. Alacaklı tarafından başlatılan icra takibi ile borçlunun kendisine ödemediği bedel talep edilir. Tasarrufun iptali davası ile de borçlunun yaptığı bir tasarrufun iptali talep edilir. İşte tam bu noktada borç miktarı ve iptale konu tasarrufun bedelleri kıyaslanır ve hangisi daha az ise davanın değeri olarak belirlenir.

Tanık Delili

Tasarrufun iptali davasında HMK’da öngörülen tanık deliline başvurulabilir. Ancak İİK m.278’de öngörülen nedenlerle bu dava açılırsa kanunda açıkça batıldır denildiği için tanık deliline başvurulmasına gereklilik yoktur.

Davanın Sonuçları

Tasarrufun iptali davasının davacı yani alacaklı tarafından kazanılması durumu İİK m.283 hükmünde düzenlenmiştir. Buna göre;

“Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebilir.

İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taallük ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (Davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahküm edilir.

İptal davası üzerine üçüncü şahıs da, mamelekinde hasıl olacak eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada istiyebilir. Bu talep, iptal davasının tefrik edilerek daha önce hükme bağlanmasına mani değildir.

İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya iflas masasından geri istiyebilir.

Batıl bir tasarruf neticesinde kendisine ödenilen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını muhafaza eder.

Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnız dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur.”

Malın Üçüncü Şahsın Elinden Çıkması Durumu

Davanın alacaklı tarafından kazanılması sonucunda, alacaklı üçüncü kişiden malı cebri icra yoluyla almak istediğinde üçüncü kişinin üzerinde herhangi bir mal bulunmayabilir. Bu durumda İİK m.283/2 hükmü uygulanır. Buna göre;

“İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taallük ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (Davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahküm edilir.”

Satış İsteme Süresi

İcra ve İflas Kanunu’nun 106.maddesine göre;

“Alacaklı veya borçlu, hacizden itibaren bir yıl içinde haczolunan malın satışını isteyebilir.

Borçlunun üçüncü şahıslardaki alacağı da bu hükme tabidir.”

Dava Satış İsteme Süresini Keser Mi?

Bir yıllık satış isteme süresi, dava esnasında dava konusuna ihtiyati haciz konulması halinde işlemez. Ancak bu ihtiyati haczin davanın alacaklı lehine sonuçlandığı durumda kesin hacze dönüşmesi ile satış isteme süresi işlemeye başlar.

Yargılama Usulü

Tasarrufun iptali davasının yargılama usulü İcra ve İflas Kanunu’nun 281.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

“Mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar ve bu davalara mütaallik ihtilafları hal ve şartları gözönünde tutarak serbestçe takdir ve halleder.

Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemez.

Davalılardan herhangi biri davacının alacağını ödediği takdirde, dava reddolunur. Bu halde hakim, duruma göre herbirini masrafla ilzam veya bu masrafı aralarında takdir ettiği surette taksim eder.”

Yargıtay Kararları

17. Hukuk Dairesi         2020/3203 E.  ,  2021/2097 K.

  •  


“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Aliağa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, istinaf mahkemesince isteminin kabulüne karar verilmiş, davalı … vekili tarafından bu kararın temyiz edilmesi üzerine dosya duruşmalı olarak incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlular … ve …hakkında takip yaptıklarını, takibin semeresiz kaldığını, borçluların mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazlarını diğer davalı üçüncü kişilere devrettiklerini belirterek bu tasarrufların iptalini talep ettikleri Aliağa 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/379 Esas sayılı dosyasından, davalı … aleyhine açılan dava tefrik edilmiştir
Davalı … vekili, davada İİK.’nun 280.maddesindeki şartların oluşmadığını, müvekkilinin borçlu davalıların mal kaçırdığını bilebilecek veya bilmesi gereken kişilerden olmadığını, tapu kayıtlarında esas olan satış bedelleri dışında tapu kayıtlarında görünen ipotek borçlarını bankalara ödediğini, ilgili banka müzekkere yazılması halinde borçların müvekkili tarafından ödenerek ipoteklerin kaldırılmış olduğunun anlaşılacağını, bu bakımdan ipotek
ödemelerinin satış bedeline eklenmesi gerektiğini, satışların gerçek olduğunu, sunduğu kira sözleşmelerinden, satın alınan taşınmazların müvekkilince kiraya verildiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı borçlular vekili, borcun tasarruf tarihinden sonra doğduğunu, satışın ivazlı olarak yapıldığını belirtmişlerdir.
Mahkemece, taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında, ipotek bedelleri dikkate alındığında önemli oransızlık olmadığı, satışın gerçek olduğunun anlaşıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf mahkemesi, takibe konu icra dosyalarından, davalı 3.kişi olan …’nın davalı borçlular gibi Aliağa’da oturduğu, 1’er ay arayla birden fazla taşınmazın (aynı tapu senedinde 2 taşınmaz olmak üzere 2 ayrı satışta toplam 4 taşınmazın aynı kişiye satılması) aynı gün satılmasının tanışıklık olduğunu gösterdiği, Yargıtay içtihatlarine göre aynı akit tablosunda birden fazla taşınmazın aynı kişiye satılmasının, tarafların birbirini tanıdığını gösterdiğini, İİK.nun 280/1 maddesinde yer alan emare olduğu, yapılan ödemelerin rayiç değerlerin çok altında olduğu gerekçesi ile davacı banka vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK.nun 353/1-b-3 maddesi uyarınca, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, yeniden esas hakkında davanın kabulüne karar verilmiş, karar anılan davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1.Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere, 14.10.2014 tarihli haczin İİK’nun 105.madde kapsamında aciz belgesi niteliğinde olmasına, borç kaynağının bankaca verilen kredilerin teminatı olmasına ve kredi ilişkisinin 2010 yılından itibaren devam ettiğinin anlaşılmasına göre davacı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazların reddi gerekmiştir.
2. İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu
taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda, mahkemece İİK’nun 277 ve dvamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası, tefrikle mahkemenin 2016/32 Esasına kaydedilmiştir.Borçlu adresinde yapılan hacze ilişkin 14.10.2014 tarihli haciz tutanağı İİK’nun 105.madde kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu, borçlu taşınmazlarının borcu karşılamaya yeterli olmadığı, borcun 2010 yılında başlayan kredi ilişkisinden doğduğu, iptali istenilen tasarrufların bu tarihten sonra 10.09.2014 ve 01.08.2014 tarihinde yapıldığı ve davanın 5 yıllık sürede açıldığı anlaşılmıştır.
Bölge mahkemesince, davalı 3.kişi olan …’nın davalı borçlular gibi Aliağa’da oturduğu, 1’er ay arayla birden fazla taşınmazın (aynı tapu senedinde 2 taşınmaz olmak üzere 2 ayrı satışta toplam 4 taşınmazın aynı kişiye satılması) aynı gün satılmasının tanışıklık
olduğunu gösterdiği, Yargıtay içtihatlarine göre aynı akit tablosunda birden fazla taşınmazın aynı kişiye satılmasının, tarafların birbirini tanıdığını gösterdiğini, İİK.nun 280/1 maddesinde yer alan emare olduğu, yapılan ödemelerin rayiç değerlerin çok altında olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemiştir.
Davalı borçlu ve üçüncü kişinin …’da oturuyor olmaları, satış tarihi itibari ile ilçenin 85.000 nüfusa sahip olmasına, yine aynı tarihte birden fazla taşınmaz alımının tek başına muvaazayı gösterdiğine ilişkin bir karine ve uygulama olmamasına, borçlunun akrabalarına ait olan … Petrolcülük ….AŞ nin borçlu ile aynı alanda faaliyeti ve aralarında ticari ilişki olduğuna dair delil bulunmaması nedeni ile, mahkemenin bu gerekçeleri yerinde görülmemiştir.
Dava konularından 16 ve 17 nolu bağımsız bölümler tapuda toplam 40.000 TL ye alınmış, taşınmaz üzerindeki bulunan ipotek 395.000,00 TL ödenerek kaldırılmış, davalı üçüncü kişi bu taşınmazlar için 435.000,00 TL ödeme yapmış, bilirkişiler taşınmazların toplam değerini 840.000,00 TL olarak belirlimiştir. Her iki değer arasında bir mislini aşan bir fark olmadığından İİK’nın 278/3-2.maddesine göre iptal koşulları oluşmadığından, bu taşınmazlar ile ilgili talebin reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarda 1 nolu bentte açıklanna nedenlerle davalı … vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün HMK’nın 371.maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın bir örneğinin ilk derece mahkemesine, dosyanın HMK’nın 373/2.maddesi gereğince İzmir Bölge Mahkemesi 5.Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı …’ya geri verilmesine, 02/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.

17. Hukuk Dairesi         2014/17449 E.  ,  2016/9073 K.

  •  


“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : 1-…
2-…
3-…
Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle iptal davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu …’nın aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davası sonucu hükmedilen tazminat alacağının tahsilinin imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 30.1.1996 tarihinde kayınbiraderi davalı …’a onun da 27.2.1996 tarihinde aile dostları davalı … . sattığını belirterek muvazaalı satışların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu … vekili davanın 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın borçlar nedeniyle 30.000 TL bedelle satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili davanın 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın ekonomik sebeplerle satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, davanın süresinde açılmadığını, iyiniyetli 4.kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma toplanan delillere göre, davanın tasarrufun iptali istemine ilişkin olup 5 yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın hakdüşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava TBK’nun 19.maddesi gereğince muvazaa hukusal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir.
Bir dava da öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, ygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir. (HMK’nun madde 33) Somut olayda dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre
..

dava hukuksal nitelikçe Türk Borçlar Kanununun 19 maddesinin özüne ve sözüne uygun muvazaaya nedeniyle iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarar uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir.
Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar.
Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1.maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda mahkemece dava İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmiş ise de mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından taraf delilleri toplanarak delillerin TBK’nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna

..

göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yapılan hata sonucu davanın reddi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 18.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

17. Hukuk Dairesi         2019/3461 E.  ,  2020/4910 K.

  •  


“İçtihat Metni”


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı … Taş. Turizm İnş. Oto. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; müvekkili şirketin akaryakıt satımı işi ile meşgul olduğunu, davalılardan … Turizm A.Ş.’den 25/10/2013 Tanzim tarihli 68.000,00 TL bedelli çeki aldığını, bu çekin ödenmemesi üzerine davalı … A.Ş. aleyhine 13/11/2013 tarihinde ….İcra Müdürlüğü’nün 2013/6752 sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, davalının tebligat adresinde yapılan hacizde borcu karşılar değerde ve nitelikte haczi kabil mal bulunamadığını, davalı … Turizm Taş. ve Tic. A.Ş. üzerine kayıtlı bulunan … plaka sayılı, … Marka, 2003 model tek katlı otobüsü takip tarihinden bir ay önce 11.10.2013 tarihinde, 110.000,00 TL bedelle diğer davalı…. Taş. Ltd. Şti.’ne sattığını beyanla davanın kabulü ile tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. Taş. Tur. İnş. Oto. Ltd. Şti. vekili; müvekkili şirketin diğer davalının borca batık durumda olduğunu bilme ihtimalinin bulunmadığını, bilinse idi
aynı şirketten 1.619.302,75 TL cari alacağı bulunmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin alacaklı şirketten çok öncesinde diğer davalıya cari alacaklı olarak mal satmaya başladığını, aracın rayiç bedelinin tamamının ödendiğini, bir kısmının elden ödendiğini, bir kısmının ise rehin alacaklısının hesabına gönderildiğini, diğer davalının mal kaçırma kastının müvekkilini ilgilendirmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kabulüne, davalılar arasında …. Plaka sayılı … markalı 2003 Model tek katlı otobüs vasıflı aracın 11/10/2013 tarihli satışının iptali ile İİK’nın 283/2. maddesi gereğince davalı Antalya Bulut Taş. Tur. İnş. Oto. Ltd. Şti’nin …. İcra Müdürlüğü’nün 2013/6752 sayılı dosyasındaki davacı alacakları ile sınırlı olarak nakden sorumlu tutulmasına karar verilmiş; hüküm, davalı…Taş. Turizm İnş. Oto. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise
İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Yine tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava ön koşulu olup mahkemece res’en araştırılmalıdır. Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz.
Somut olayda davacının ….İcra Müdürlüğü’nün 2013/6752 sayılı takip konusu alacağı 25/10/2013 tanzim tarihli 68.000,00 TL’lik çek kaynaklı olup dava konusu tasarruf 11/10/2013 tarihinde yapıldığından tasarrufun bu borçlardan önce yapıldığı görülmektedir. Ancak uygulamada alacak- borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığı sıklıkla görülmektedir. Bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bononun tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmeli, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişki sorulmalı, gerektiğinde davacı ile borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği saptanmalıdır. O halde mahkemece, davacı vekiline takip konusu borcun doğumuna ilişkin temel ilişki konusunda delillerini sunması için süre verilmesi, sunduğu delillerin toplanması, davacı ve davalı borçlunun ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde davacı ve borçlunun isticvabı ile borcun doğumunun tespiti; daha önce doğduğu ispatlandığı takdirde buna ilişkin dava koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek işin esasına girilip yasal maddeleri açıklanan iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığı irdelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Aksi durumun tespiti halinde ise borcun doğumu tasarruf tarihinden sonra ise davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekir.
Mahkemece bu maddi hukuki olgular dikkate alınmadan hatalı tespit ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Kabule göre de; İİK’nın 280/son fıkrasına göre ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden
şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur, karinenin ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir hükmü gereğince ticari işletme devri yönünden tasarrufun değerlendirilmesi gerekir.
Somut olayda, mahkemece davalı borçlu …. Tur. Taş. ve Tic. A.Ş. tarafından davalı …. Taş. Turizm İnş. Oto. Ltd. Şti.’ne devredilen otobüs yönünden; davalı borçlunun ticari işletmesinin önemli bir bölümü olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de mahkemece dava konusu otobüsün davalı borçlunun ticari işletmesinin önemli bir kısmını oluşturup oluşturmadığı konusunda inceleme yapılmamıştır.
Davalı borçlu … Tur. Taş. ve Tic. A.Ş.’nin üzerinde kayıtlı olan başka araçlar olup olmadığı ayrıca sermayesi de araştırılarak söz konusu tasarrufun ticari işletmenin mühim bir kısmının devri niteliğinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği buna göre mahkemece tartışılmadan hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
3-Yine kabule göre; tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2. maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir.
Somut olayda, dava konusu otobüs davalı üçüncü kişi …Taş. Turizm İnş. Oto. Ltd. Şti. tarafından elden çıkarıldığından, bu aracın elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değerinin belirlenerek bu miktarın davacının alacak ve ferilerini geçmeyecek şekilde davalı … Taş. Turizm İnş. Oto. Ltd. Şti.’den tahsiline karar verilmesi gerekirken tazminat miktarı belirtilmeden kararın infaz kabiliyeti olmayacak şekilde hüküm tesisi de isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı …. Taş. Turizm İnş. Oto. Ltd. Şti. vekilinin temyiz
itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı …Taş. Turizm İnş. Oto. Ltd. Şti.’ne geri verilmesine 07/09/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

17. Hukuk Dairesi         2016/19595 E.  ,  2018/652 K.

  •  


“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davalılar …, …, …, …, …, … ve … Tem. Koz. Paz. San. Tic. A.Ş vekillerince talep edilmiş, davalılar …, …, …, … ve … vekillerince de duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 6.2.2018 Salı günü davacı vekili Av. …, davalı … vekili Av. …, davalı … Tem. Koz. Paz. San. Tic. A.Ş vekili Av. … ile davalılar … ve … vekili Av. … geldi. Diğer davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı … ve … hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile taşınmazlarını diğer davalılara devrettiği ve davalılar … ve … Temizlik A.Ş lehine ipotek tesis edildiğini, bu devir ve ipoteklere ilişkin tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, borçlular … ve …’ın takipten kısa süre önce borçtan kurtulmak ve davacı bankanın genel kredi sözleşmesi gereğince kredi sözleşmesinde bildirilen miktarın ödenmemesi için sattıkları resmi senetteki konulan değer ile keşifte bilirkişilerden alınan değerin arasında bir misli haklılık bulunduğu, satışın davacı bankanın borcunu ödememek için yapıldığı sonuç ve kanaatine varıldığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, …,…, …, …, …, … ve … Temizlik…A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve davalı …’in borçluların annesi olması nedeni ile dava konusu 3305 ada 7 nolu bağımsız bölümün satışının İİK’nun 278/3-1 maddesine göre bağış niteliğinde bulunmasına göre, davalı … vekilinin aşağıdaki 4.bent dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-İcra ve İflas Kanunu’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. Somut olayda, dava konusu tasarrufların borcun doğumundan sonra yapıldığı ve davalı borçlunun aciz halinin bulunduğu sabit olmuştur.
A.1)Dava konularından 3305 parsel 15 nolu bağımsız bölüm davalı borçlular ve anneleri … tarafından 02.04.2013 tarihinde davalı …’e satılmıştır. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 70.000,00 TL olup bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki değerini 112.500,00 TL olarak belirlemiştir. Bedeller arasında bir mislini aşan fark olmadığı gibi anılan davalı satış tarihinde toplamda 70.000,00 TL olarak borçlulara banka havalesi ile ödeme yaptığını belgelemiştir. Davalı …’ün İİK’nun 278/3-1 maddesi kapsamında kalacak şekilde borçlular ile akraba olduğu veya İİK’nun 280.maddesine göre borçluların mali durumunu veya alacaklılarını ızrar katını bildiği de ispatlanmamıştır. Bu halde anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2)Kabule göre ise, 15 nolu bölümde borçluların 3/4 hisseleri olmasına rağmen tüm hisse yönünden iptaline karar verilmesi de isabetsiz olmuştur.
B.1) Dava konularından 3305 parsel 6 nolu bağımsız bölüm davalı borçlular ve anneleri … tarafından 25.02.2013 tarihinde davalı …’e satılmıştır. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 80.000,00 TL olup bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki değerini 90.000,00 TL olarak belirlemiştir.Bedeller arasında bir mislini aşan fark olmadığı gibi anılan davalı satış tarihinde toplamda 80.000,00 TL olarak borçlulara banka havalesi ile ödeme yaptığını belgelemiştir. Davalı …’in İİK’nun 228/3-1 maddesi kapsamında kalacak şekilde borçlular ile akraba olduğu veya İİK’nun 280.maddesine göre borçluların mali durumunu veya alacaklılarını ızrar katını bildiği de ispatlanmamıştır. Bu halde anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2)Kabule göre ise, 6 nolu bölümde borçluların 3/4 hisseleri olmasına rağmen tüm hisse yönünden iptaline karar verilmesi de isabetsiz olmuştur.
C.1) Dava konularından 3317 parsel ada 7 nolu bağımsız bölüm davalı borçlu … tarafından 18.07.2012 tarihinde davalı …’a satılmıştır. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 75.000,00 TL olup bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki değerini 110.000,00 TL olarak belirlemiştir. Bedeller arasında bir mislini aşan fark olmadığı gibi davalı …’ın İİK’nun 228/3-1.maddesi kapsamında kalacak şekilde borçlular ile akraba olduğu veya İİK’nun 280.maddesine göre borçluların mali durumunu veya alacaklılarını ızrar katını bildiği de ispatlanmamıştır. Bu halde anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2)Kabule göre ise, tasarrufun iptali davalarında 3.kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2.maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir.Somut olayda, dava konusu 3317 parsel 7 nolu bağımsız bölüm 18.07.2012 tarihinde borçlu … tarafından davalı …’ye o da 25.04.2013 tarihinde dava dışı …’a satmıştır. Davacı alacaklının …’ı davaya dahil edip etmeyeceği veya bedele davayı dönüştürüp dönüştürmeyeceği belirlenmeden 7 nolu bağımsız bölümle ilgili satışın iptaline karar verilmesi de isabetsizdir.
D.Dava konularından 5183 parsel 10 nolu bağımsız bölüm davalı borçlu … tarafından 05.02.2013 tarihinde davalı …’a satılmıştır. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 75.000,00 TL olup bilirkişi taşınmazın satış tarihindeki değerini 265.000,00 TL olarak belirlemiştir. Taşınmaz üzerinde satış tarihinde 101.413,21 TL’lık İş bankası ipoteği bulunmaktadır. İpotek bedeli tapudaki değere eklendiğinde bedeller arasında bir mislini aşan fark bulunmamaktadır. Davalı …’ın İİK’nun 278/3-1 maddesi kapsamında kalacak şekilde borçlular ile akraba olduğu ispatlanmamıştır.Ancak, davalı … tapuda satış sırasında bildirdiği … mahallesi … sokak … adres ile borçlulardan davalı …’un adres olarak … mahallesi … sokak … belirtildiğinden, davalı …’ın belirtilen adreste oturup oturmadığı borçlu … ile komşuluğu giderecek İİK’nun 280.maddesine göre borçluların mali durumunu veya alacaklılarını ızrar katını bildiği veya bilebilecek şahıslardan olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
3-Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması Anayasa hükmüdür (md.141/3). Mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesi ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesi hukuki dinlenilme hakkının da (HMK.md.27) gereğidir. Bu husus aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkı kapsamında da güvence altına alınmış haklardandır. Yargı organları her iki tarafın iddia ve savunmaları ile delillerini değerlendirip, sabit görülen maddi vakıaları ve bunlardan çıkardıkları sonuç ve hukuki sebepleri gerekçelerine yansıtmalıdırlar.
a)Somut olayda, davalı … Temizlik …AŞ yönünden bir değerlendirme ve gerekçe gösterilmeden davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Mahkemece, dava konusu 3305 ada 7 nolu bağımsız bölüm üzerinde davalı … tarafından dava dışı Mercan Meşrubat …Ltd.Şti borcuna karşılık davalı … Temizlik …AŞ lehine tesis edilen ipotek verildiğinden, borçlular ile Mercan Meşrubat …Ltd.Şti arasındaki bağlantının ve … Temizlik ..AŞ’nin ipotek gerekçesinin araştırılarak İİK’nun 279.maddesi kapsamına girip girmediği değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yetersiz gerekçe ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
b)Davalı …, yönünden de bir değerlendirme ve gerekçe gösterilmeden davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi anılan bankanın davalı …’a verilen konut kredisine istinaden dava konusu 5183 parsel 10 nolu bağımsız bölüm üzerinde ipotek tesis ettiği, bu ipoteğin borçlular ile bir ilgisinin olmamasına göre anılan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken gerekçesiz ve hatalı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi de hatalı olmuştur.
4-Kabule göre, HMK’nun 297/2.fıkrası gereğince hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekirken hangi satış, hangi ipotek belirtilmeden infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi de isabetsidir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin 4.bent dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, (2.A.1) ve 2.bentlerine göre davalı … vekilinin, 2.B.1) ve 2).bentlerine göre davalı … vekilinin, 2.C.1) ve 2).bentlerine göre davalı … vekilinin, 2.D.bendine göre davalı … vekilinin, 3.a)bendine göre davalı … Temizlik ..A.Ş. vekilinin 3.b) bendine göre davalı … A.Ş vekilinin ve 4.bende göre davalıların temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle, davacı alacaklı vekilinin 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar …, …, …, …, …, … ve … Temizlik…A.Ş vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.630,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalılar …, … Tem. Koz. Paz. San. Tic. Ve A.Ş’ye verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davalılar …., …, …, … ve … yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar …, …, …, …, …., … Tem. Koz. Paz. San. Tic. Ve A.Ş’ye geri verilmesine 6.2.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir