faturanın-hukuki-niteligi

Ticari ilişkilerde taraflar arasında mal ve hizmet alışverişinin belgelendirilmesi, hem hukuki güvenliğin sağlanması hem de uyuşmazlıkların önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda fatura, ticari hayatın vazgeçilmez belgelerinden biridir. Fatura, yalnızca vergisel bir belge olmanın ötesinde, özel hukuk bakımından da belirli hukuki sonuçlar doğurabilen bir ticari vesika niteliği taşır. Ancak uygulamada sıklıkla faturanın tek başına alacağın veya mal tesliminin kesin delili olduğu yönünde yanlış bir kanaatle hareket edildiği görülmektedir. Oysa gerek doktrin gerekse Yargıtay içtihatları, faturanın ispat gücünün sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışmada faturanın hukuki niteliği, ispat gücü ve bu gücün sınırları sistematik biçimde incelenecektir.

1. Faturanın Tanımı ve Hukuki Niteliği

Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde fatura; satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı bedeli göstermek üzere düzenlenen belge olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, faturanın esasen mali ve vergisel bir belge olduğunu göstermektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda ise faturaya ilişkin doğrudan bir tanım yapılmamış; ancak TTK m.21 kapsamında faturanın ticari hayattaki işlevi düzenlenmiştir.

Hukuki niteliği bakımından fatura, taraflar arasında bir sözleşme kurulmasını sağlayan bir belge değildir. Başka bir ifadeyle, sözleşmenin sebebi değil; var olduğu kabul edilen bir hukuki ilişkinin sonucunda düzenlenen tamamlayıcı bir ticari belgedir. Bu yönüyle fatura, tek başına borç doğuran veya sözleşmenin varlığını kesin şekilde ispatlayan bir belge olarak kabul edilemez.

2. Fatura ile Sözleşme Arasındaki İlişki

Fatura ile sözleşme arasındaki ilişki, uygulamada sıklıkla karıştırılmaktadır. Sözleşme, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulan bir hukuki işlemdir. Fatura ise bu sözleşmeye dayanılarak düzenlenen, sözleşmenin ifasıyla bağlantılı bir belgedir. Bu nedenle, taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunmadan düzenlenen bir fatura, tek başına hukuki bir borcun varlığını ispatlamaz. Bu nedenle akdi ilişkinin inkarı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını kanıtlaması gerekir. 

Doktrinde ağırlıklı görüş, faturanın ancak önceden kurulmuş bir hukuki ilişkiye dayanması hâlinde delil niteliği kazanabileceği yönündedir. Dolayısıyla fatura, sözleşmenin varlığını değil; en fazla sözleşmenin içeriğine ilişkin bazı hususları ortaya koyabilir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, kabul edilenin varlığı değil; içerik olduğudur. Karine, mutlak nitelikte olmayıp aksi ispat edilebilir. Ayrıca bu karine, yalnızca taraflar arasında bir ticari ilişkinin varlığını güçlendirir; malın fiilen teslim edildiğini veya hizmetin eksiksiz ifa edildiğini otomatik olarak kanıtlamaz.

4.Faturaya İtiraz ve Hukuki Sonuçları

Faturaya itiraz, TTK m.21/2 uyarınca sekiz gün içinde yapılmalıdır. Bu süre içinde yapılan itiraz, faturanın içeriğine ilişkin karinenin doğmasını engeller. Süresinde itiraz edilen bir faturada, faturayı düzenleyen taraf, iddia ettiği alacak ve ifayı başka yazılı delillerle ispat etmek zorundadır.

Sekiz günlük süre içinde itiraz edilmemesi ise, alıcı aleyhine bir ispat kolaylığı doğurur. Ancak bu durum, faturanın kesin delil hâline gelmesi anlamına gelmez. İtiraz edilmeyen faturanın içeriği, her zaman aksinin ispatına açıktır.

5. Faturanın İspat Gücünün Sınırları

Yargıtay’ın, alan tarafın, süresinde itiraz etmediği faturayı ticari defterlerine kaydetmiş olmasının, malın teslimine karine oluşturduğunu kabul ettiği görülmektedir. Yine, Yargıtay’a göre; verilen faturaya uzunca bir zaman itiraz edilmediğinde, malın alıcıya teslim edildiğinin kabulü gerekir.

Faturanın ispat gücünün en önemli sınırı, mal teslimi veya hizmet ifasının gerçekleştiğini tek başına ispat edememesidir. Özellikle alacak davalarında, yalnızca sunulması, teslimin gerçekleştiğinin kabulü için yeterli görülmemektedir. Yargıtay kararlarında da istikrarlı şekilde vurgulandığı üzere, teslim olgusunu gösteren bağımsız bir delil değildir.

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi  2015/1251 E.  ,  2015/5084 K. Sayılı İlamı

“…Davada davacı uyuşmazlık konusu 2 adet faturadaki işlerin yapılıp teslim edildiğini iddia ederken davalı ise fatura konusu işlerin yapılmadığını ve teslim edilmediğini savunmaktadır. İddia ve savunmaya göre uyuşmazlık, yukarıda sözedilen 2 adet faturaya konu işlerin yapılıp yapılmadığı ve davalıya teslim edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Bilindiği gibi teslim hukuki işlem olmayıp maddi bir vakıa olduğundan tanıkla ispatı mümkündür. Davacı dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış,
14.07.2014 tarihli dilekçesinde de tanıklarının isim ve adreslerini bildirip dinlenmelerini istemiştir. Mahkemece öncelikle davacının tanıklarının dinlenerek teslimin kanıtlanıp kanıtlanmadığının değerlendirilmesi, kanıtlanmadığı kabul edilirse yemin deliline başvurulması gerekirken, davanın mahiyeti gerekçe gösterilerek, tanık dinletme talebinin reddedilip davacıya yemin teklif hakkının hatırlatılması ve davanın yemine göre sonuçlandırılması doğru olmamıştır. Mahkemece yapılacak iş teslim konusunda davacının tanıklarını dinlemek, tanık beyanları ile teslimin kanıtlanamaması halinde davacıya yemin teklif hakkını hatırlatmak ve sonucuna göre karar vermek olmalıdır. Teslim konusunda davacı tanıkları dinlenmeden yemin deliline başvurularak yazılı şekilde davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir…”

Bu nedenle faturanın ispat gücü, çoğu zaman destekleyici delillerle birlikte değerlendirilir. Faturanın imzasız olması veya teslim alan kısmının bulunmaması hâlinde, ispat gücü daha da zayıflamaktadır.

6. Faturanın Diğer Delillerle Birlikte Değerlendirilmesi

Uygulamada faturanın ispat gücü çoğu zaman sevk irsaliyesi, teslim tutanağı, servis fişi, ticari defter kayıtları ve banka dekontları gibi delillerle birlikte ele alınır. Özellikle imzalı sevk irsaliyesi veya teslim belgesi, malın fiilen teslim edildiğini göstermede güçlü bir delil teşkil eder.

Ticari defterlere kaydedilmiş faturalar da, taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığına işaret edebilir. Ancak bu kayıtlar dahi, tek başına teslimin gerçekleştiğini kesin biçimde ispatlamaya yeterli kabul edilmemektedir.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ 2021/7253 E.- 2021/12178 K. Sayılı İlamı

”…Fatura tek başına alacağın varlığına delil olmaz ve yine davalının da söz konusu faturaların altında yer alan teslim alan kısmında imzası bulunmamaktadır. Bu durumda dava konusu ürünlerin teslimi hukuki bir işlem olup, ancak TMK 6. ve HMK. 190 ve 200 maddeleri gereği yazılı delillerle ispat edilebilir. Dosyaya ibraz edilen faturalar malın teslim edildiğini göstermez. Davacı yasal delillerle teslim olgusunu ispat etmelidir. Dava dosyasında yer alan servis fişlerinden LED TV’ye ilişkin olan servis fişi incelendiğinde; davalının imzasının yer almadığı anlaşılmaktadır. Yine dava konusu yapılan buzdolabı, saç düzleştirici ve elektrik süpürgesi bakımından teslim belgesi ve birbirini doğrulan servis fişleri de bulunmamaktadır. Mahkemece, dava konusu yapılan ürünlerin davalıya tesliminin yasal delillerle ispatlanamadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle davanın kabulüne ilişkin karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir….”

Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi ve danışmanlık hizmeti almak için bize buradan ulaşabilirsiniz.

Yararlanılan Kaynaklar: ALIŞKAN, Murat, İTİRAZ EDİLMEYEN FATURANIN MALIN TESLİM EDİLMİŞ VE İŞİN YAPILMIŞ OLDUĞUNU GÖSTERİP GÖSTERMEYECEĞİ

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir