ramazanoglu-hukuk-danismanlik

Hukuk yargılamasında asıl davanın sonuçlanması belirli bir süre almakta ve bu süreçte tarafların haklarının korunması her zaman mümkün olamamaktadır. Bu nedenle, yargılama süresince doğabilecek telafisi güç veya imkânsız zararların önlenebilmesi amacıyla geçici hukuki koruma yollarına başvurulmaktadır. Geçici hukuki korumalardan biri olan ihtiyati tedbir, özellikle özel hukuk uyuşmazlıklarında tarafların mevcut durumunu güvence altına alarak, dava sonunda verilecek hükmün etkinliğini sağlamayı hedefler.

İhtiyati Tedbirin Tanımı ve Hukuki Dayanağı

İhtiyati tedbir kurumu 6100 sayılı HMK’nın 10. kısmında Geçici Hukuki Korumalar başlığı altında 389 ile 399. maddeler arasında düzenlemiştir. HMK dışında özel kanunlarda da ihtiyati tedbirlere ilişkin hükümler mevcuttur. Örneğin Türk Medeni Kanunu m.637/3 uyarınca, yasal ya da atanmış mirasçılar, terekeye veya terekeye ait belirli mallara zilyet olan kişilere karşı, mirasçılık sıfatından doğan üstün haklarını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilirler. Bu dava sürecinde, hâkim, davacının talebi üzerine, hakkın korunmasını teminen davalıdan teminat alınması ya da tapu siciline şerh konulması gibi gerekli görülen her türlü koruyucu önlemi alabilir. Bu çerçevede alınabilecek tedbirler, hukuki niteliği itibarıyla ihtiyati tedbir kapsamında değerlendirilmektedir. Bu ve benzeri durumlarda özel kanunlarda ihtiyati tedbir kararı alınmasına ilişkin özel şartların varlığı halinde bu şartlar doğrultusunda karar verilmeli, özel kanun hükmü olmadığı hallerde ise 6100 sayılı HMK uyarınca işlem yapılmalıdır.

İhtiyati Tedbirinin Şartları ve Önemi

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389. maddesinin birinci fıkrasına göre, mevcut durumun değişmesiyle birlikte, hakkın elde edilmesinin ciddi şekilde zorlaşması ya da tamamen imkânsız hale gelmesi veya gecikme nedeniyle telafisi güç zararların ya da sakıncaların doğması ihtimali varsa, mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararı verilebilir.

Bu hükme göre ilk olarak, mevcut durumda meydana gelebilecek olası bir değişiklik nedeniyle tarafın hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da artık mümkün olmayacağına dair bir risk bulunması durumunda, ihtiyati tedbir kararı uygulanabilir.

Ayrıca aynı madde uyarınca, davanın açılmasından karar verilinceye kadar geçecek süre içinde ortaya çıkabilecek ciddi zararlar veya sakıncaların önlenmesi amacıyla da ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Bu durumda tedbir kararı, daha çok tarafların zarar görmesini önleyecek şekilde geçici bir düzenleme yapma ya da yerine getirme (eda) amacı taşır. Örneğin, nafaka talebiyle açılan bir davada, nafaka alacaklısının gelirinin bulunmaması veya yetersiz olması halinde, dava süresince ekonomik sıkıntılar yaşamaması için geçici nafaka ödenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Benzer şekilde, bir ortağın şirketten çıkarılması veya yetkilerinin kaldırılması işlemlerine ilişkin bir uyuşmazlık varsa, dava süresince mevcut durumun korunması amacıyla tedbir yoluyla söz konusu işlemin etkileri durdurulabilir. Eğer dava sonucunda işlemin geçersizliğine karar verilirse, bu sayede telafisi güç zararların önüne geçilmiş olur.

HMK m.389/1 gereğince ihtiyati tedbir, yalnızca uyuşmazlık konusu üzerinde uygulanabilir. Yani, dava konusu yapılmış olan şey veya hak, aynı zamanda tedbirin kapsamını da oluşturmalıdır. Dava konusu edilemeyecek şey yahut hak hakkında ihtiyati tedbir kararı verilemez. Bu kapsamda, örneğin mülkiyeti çekişmeli bir taşınmaz için açılan bir davada, söz konusu taşınmaz üzerinde ihtiyati tedbir alınması mümkündür.

İhtiyati tedbir kararının alınması için gerekli şartlar genel kapsamda listelenecek olursa;

  • Hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşma ihtimali
  • Hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde imkansız hale gelme ihtimali
  • Yargılama sürecinde yaşanacak gecikme nedeniyle ciddi bir zararın doğması ihtimali
  • Yaklaşık ispat ( Davanın esası yönünden tedbir talep eden tarafın haklılığının yaklaşık olarak ispatı)

İhtiyati Tedbir Talebine İlişkin verilecek karar Kesin hüküm teşkil eder mi?

İhtiyatî tedbir kararı geçici bir karar olup, durum ve şartların değişmesi halinde değiştirilebilir veya kaldırılabilir. Bu nedenle ihtiyatî tedbir kararları kesin hüküm teşkil etmedikleri gibi, asıl dava konusu olan hakkın varlığına da karine teşkil etmezler. Buna göre, ihtiyatî tedbir talebinin kabul veya reddine karar verilmesi, asıl davanın da kabul veya reddini gerektirmez.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

İhtiyati tedbir dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemede, dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. (HMK m.390)

İhtiyati Tedbir kararına karşı hangi hukuki yola başvurulabilir?

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 394. maddesi, ihtiyati tedbir kararlarına karşı itiraz usulünü düzenlemektedir.

Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. Bu çerçevede, karşı taraf dinlenmeden verilen ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilmesi mümkündür. Ancak kural olarak bu itiraz, tedbirin icrasını durdurmaz. Aksine bir karar verilmedikçe, tedbir kararının uygulanmasına devam edilir.

İtiraz süresi, karşı tarafın ihtiyati tedbirin uygulanması sırasında hazır bulunup bulunmadığına göre belirlenir. Karşı taraf tedbirin uygulanması sırasında hazır bulunmuş ise itiraz süresi, uygulama anından itibaren bir haftadır. Eğer taraf uygulama sırasında hazır değilse, bu durumda sürenin başlangıcı, tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğ tarihidir. İtiraz, yalnızca tedbirin şartlarına, kararı veren mahkemenin yetkisine ve teminat hususlarına yönelik olarak yapılabilir.

7251 sayılı Kanun’un 42. maddesi ile yapılan değişiklik uyarınca, ihtiyati tedbire itiraz, esas hakkında dava açılmışsa, bu davaya bakan mahkeme tarafından incelenir.

Ayrıca, ihtiyati tedbir kararının uygulanması nedeniyle açık bir şekilde menfaati ihlal edilen üçüncü kişiler de, bu durumu öğrendikleri tarihten itibaren bir hafta içinde, tedbirin şartlarına ve teminata yönelik olarak itiraz yoluna başvurabilirler. Böylece kanun koyucu, yalnızca taraflara değil, tedbir kararından doğrudan olumsuz etkilenen üçüncü kişilere de itiraz hakkı tanımaktadır.

İtiraz dilekçeyle yapılmalı; dilekçede itiraz sebepleri açıkça belirtilmeli ve dayanak teşkil eden tüm deliller dilekçeye eklenmelidir. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere duruşma günü tayin edebilir. Ancak ilgililerin duruşmaya katılmaması durumunda, dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilebilir. Yapılan itiraz sonucunda, mahkeme ihtiyati tedbir kararını kaldırabileceği gibi, değiştirme yetkisine de sahiptir.

Son olarak, itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru, mahkemece öncelikli olarak incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Ancak, kanun yoluna başvurulması, tek başına ihtiyati tedbirin uygulanmasını durdurmaz.

İlgili Yargıtay Kararları

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi   2021/3452 E.  ,  2021/6001 K. Sayılı İlamı

“…İhtiyati tedbir öğretide “…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” şeklinde tarif edilmiştir (Medeni Usul Hukuku 12. Baskı Sh.714-Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes). Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbirin diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. 6100 sayılı HMK’nun 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir de amaç karşı tarafı cezalandırmak baskı altına almak değil, hakkın korunmasına hizmet etmek olmalıdır. Esas hakkındaki hükme kadar taraflar açısından davanın uzamasından kaynaklanan sakıncaları gidermek ve geçici hukuki koruma sağlamak, böylelikle davacının açmış olduğu davayı kazanması halinde dava konusu olan şeye kavuşmasını daha dava sırasında güvence altına almak, taraflar arasındaki sözleşmenin dava süresince ayakta kalmasına yardımcı olmak amacıyla başvurulan geçici hukuki korumalardandır. Tedbir kararının verilmesi sonrasında koşullarda bir değişiklik olduğunda bu değişen şartlara uygun olarak ihtiyati tedbir kararı talep üzerine kaldırılabileceği gibi gözden geçirilip gerekirse değişikliğe gidilebilir.
İhtiyatî tedbir yargılamasında tam bir ispata gerek yoktur. Mahkemenin, ihtiyatî tedbir isteyenin hakkının mevcut olduğuna kanaat getirmesi, başka bir ifade ile onun haklılığını kuvvetle muhtemel görmesi yeterlidir (Arens/Lüke, 1994: 482; Musielak, 1995: 396; Thomas/Putzo, 1995: 1416; Kuru-Usul, C III, 1991: 3075; Bilge/Önen, 1978: 374; Ansay, 1960: 197; Yılmaz, s. 51).
Mahkemenin incelemesi, sadece ihtiyatî tedbir talebinin kabule değer olup olmadığını takdir edebilecek kanaatin kendisinde uyanması ile sınırlı olmalıdır. Davanın esası hakkında karar vermediği için, ihtiyatî tedbir kararı ile sınırlı olarak kanaatini açıklayan hâkim, bu sebeple reddedilemez.
İhtiyatî tedbir kararı geçici bir karar olup, durum ve şartların değişmesi halinde değiştirilebilir veya kaldırılabilir. Bu nedenle ihtiyatî tedbir kararları kesin hüküm teşkil etmedikleri gibi, asıl dava konusu olan hakkın varlığına da karine teşkil etmezler. Buna göre, ihtiyatî tedbir talebinin kabul veya reddine karar verilmesi, asıl davanın da kabul veya reddini gerektirmez.
Bir geçici hukukî koruma önlemi niteliğinde olan ihtiyatî tedbirlerin üç türü olduğu kabul edilmektedir. Bunlar “teminat amaçlı”, “eda amaçlı” ve “düzenleme amaçlı” ihtiyatî tedbirlerdir. Teminat amaçlı tedbirler, ihtiyatî tedbirlerin temel şeklidir. Tedbire konu mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verilebilir.
Eda amaçlı tedbirler; ihtilâf konusu olan hakkın geçici olarak ifa edilmesi, mahkemece tedbiren bir şeyin verilmesi, bir işin yapılması veya yapılmaması gibi taleplerin geçici olarak gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Düzenleme amaçlı tedbirler ise; ihtilâflı hukukî ilişkinin geçici olarak düzenlenmesini amaçlar. Burada müstakbel bir edimin yerine getirilmesinden ziyâde, mevcut hukukî ilişki hakkında hukukî barışın korunması için geçici olarak düzenleme yapılması söz konusudur. Nitekim Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesine dayanarak mahkemeye başvuran tarafın uyarlama talebi kabul edilmediği takdirde, sözleşmeden dönme/sözleşmeyi fesih sonuçları söz konusu olacaktır. Dolayısıyla sözleşmesel ilişkin sona erip ermeyeceğinin belirleneceği yargılama sürecinde sözleşmesel ilişkinin korunmasına yönelik verilecek tedbir düzenleyici amaçlı tedbir niteliğinde olacaktır.
Her ne kadar öğretide ve HMK öncesi bazı Yargıtay kararlarında, asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte, uyuşmazlığın özüne ilişkin olarak ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği kabul edilmiş ise de; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısında 395. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte olmamak şartıyla,” ibaresi, TBMM Adalet Komisyonundaki görüşmeler sırasında HMK taslak madde metninden çıkarılmıştır. Kanun koyucunun bu ibareyi taslak metinden çıkarmasındaki amacın, bu ilkenin dar (katı) yorumlanması sonucu, uyuşmazlıkların sonuçlanması uzun zaman almasından dolayı davacının çoğu kez davayı kazandığı halde, dava ile elde etmek istediği sonuca ulaşamadığından kaynaklı olarak oluşabilecek mağduriyetlerin önüne geçmek olduğu sonucuna varılabilir…”

Ayrıntılı bilgi ve danışmanlık hizmeti almak için bize buradan ulaşabilirsiniz.

Yararlanılan Kaynaklar: KONURALP, Cengiz Serhat, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre İhtiyati Tedbirler, İstanbul Hukuk Mecmuası

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir