Miras bırakanın ölümüyle birlikte terekeye ilişkin hak ve yükümlülükler mirasçılara geçer. Tereke üzerindeki ortak mülkiyet ilişkisi, mirasçılar arasında zaman zaman kullanım ve tasarruf farklılıklarından kaynaklanan uyuşmazlıklara yol açabilmektedir. Bu uyuşmazlıkların başında, bir kısım mirasçının taşınmazı veya terekeye dahil bir malı fiilen kullanması, diğer mirasçıların ise bu imkândan mahrum kalması sonucu gündeme gelen ecrimisil talepleri gelmektedir. Mirasçılar arasında açılan ecrimisil davaları, hem ortak mülkiyetin korunması hem de mirasçılar arasındaki menfaat dengesinin sağlanması bakımından önemli bir hukuki mekanizma olarak değerlendirilmektedir.
ecrimisil davası nedir?
Bir taşınır yahut taşınmazın hak sahibi olan kişinin, kendisinin rızası ya da bir hukuka uygunluk nedeni olmaksızın malını işgal eden kişiye karşı açabileceği davadır. Bu davanın açılabilmesi için hak sahibinin mülkiyetinde bulunan taşınır ya da taşınmazı işgal eden 3.kişinin kötüniyetli olması gerekir.
Ecrimisil esasen haksız işgal tazminatı olarak da adlandırılır.
Örneğin kira sözleşmesi bitmesine karşın boşaltılmayıp kullanılmaya devam edilen bir ev hakkında haksız işgalin gerçekleştiğinden ve ecrimisil davası açılabileceğinden bahsedilebilir.
Ecrimisil davası şartları nelerdir?
1-Hak Sahipliği
Ecrimisil davası açılabilmesi için öncelikle ortada bir taşınır yahut taşınmazın bulunması gerekir. Bu mal üzerinde talepte bulunan kişinin paydaş veya malik sıfatına sahip olması yeterlidir. Hak sahipliğinin gerçek kişi ya da tüzel kişide bulunması açısından herhangi bir fark yoktur; her durumda ecrimisil talebi gündeme gelebilir.
2- Hukuka Uygun Olmaksızın Kullanım
Taşınmazın, malik veya paydaş olan kişinin rızası ya da geçerli bir sözleşmeye dayanmaksızın kullanılması haksız işgal sayılır. Dolayısıyla mirasçılar arasında taşınmazın kullanımına ilişkin bir anlaşma varsa, bu durumda ecrimisil talep edilmesi mümkün olmayacaktır.
3- Zarar Unsuru
Ecrimisil talebinin doğabilmesi için taşınmaz sahibinin veya paydaşın, mülkiyet hakkından mahrum kalması gerekir. Uygulamada güncel olarak taşınmaz gelir getirmese bile sırf haksız şekilde kullanılmış olmasının tazminat sebebi oluşturduğu belirtilmekte olup bu nedenle hak sahibinin zararı ayrıca ispat etmesi gerekmediği kabul edilse de Yargıtay’ın aksi yönde değerlendirmeler yaptığı da görülmektedir.
4- Kötüniyet Unsuru
Ecrimisil sorumluluğu için haksız işgalde bulunan kişinin kötü niyetli olması gerekir. Türk Medeni Kanunu’nun 3. maddesinde, gereken özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı düzenlenmiştir. Yine TMK m.995’e göre, kötü niyetli zilyet haksız kullanım nedeniyle elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği ürünler karşılığında tazminat ödemekle yükümlüdür. Buna karşılık iyiniyetli zilyet, TMK m.993 uyarınca tazminattan sorumlu tutulmaz. Dolayısıyla kötüniyetin varlığı somut olayın özelliklerine göre belirlenir.
5- Nedensellik Bağı
Son olarak, haksız kullanım ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başka bir ifadeyle, tazminat talebine konu edilen kayıp veya gelirden mahrumiyet, haksız işgal fiilinden kaynaklanmalıdır.
Bu şartlara ek olarak intifadan men koşulu da aranır. İntifadan men taşınmazdan yararlanma isteminin karşı tarafa iletilmesidir. Genellikle bildirim noter aracılığıyla ihtarname gönderilerek gerçekleştirilse de intifadan men talebi herhangi bir şekil şartına tabi değildir. İntifadan men şartının gerçekleştiği, tanık dâhil her türlü delille ispatlanabilir.
Bu tür mülkiyette hissedarlardan birisinin taşınmazı kullanan diğer hissedarlardan ecrimisil talep edebilmesi için taşınmazdan yararlanma istemin karşı taraf iletmiş olması gerekir. Buna intifadan men koşulu denilmektedir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2005/9300 E, 2005/9884 K, 11.10.2005 T)
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2020/907 E, 2020/3931 K, 09.03.2020
ecrimisil davasında görevli ve yetkili mahkeme
Haksız işgal nedeniyle açılacak davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleri olacaktır.
Yetkili mahkeme ise HMK m.6 gereği davalının yerleşim yeri, ecrimisil haksız fiilden meydana geldiğinden haksız fiilin meydana geldiği, zararın meydana geldiği/ gelme ihtimalinin bulunduğu yer yahut zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta ecrimisil davası taşınmazın aynından doğmadığından yukarıda belirttiğimiz yetkili mahkemelerde açılabilirken, müdahalenin meni davasıyla birlikte açılması durumunda yetkili mahkeme dava konusu taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi olacaktır. Zira müdahalenin meni davası taşınmazın aynından doğar.
ecrimisil davasında zamanaşımı süresi ne kadardır?
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatlarıyla kabul gördüğü üzere ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Örneğin 16.07.2025 tarihli bir ecrimisil davasında tazminata ilişkin talep 16.07.2020 tarihine kadar olabilir.
Burada önemli olan husus, davacı tarafından 10 yıllık ecrimisil tazminatı istendiği tarihte davalı tarafından öne sürülmüş bir zamanaşımı defi yoksa davacının tazminat talebi 10 yıl üzerinden değerlendirilir. Hakim re’sen bu durumu dikkate alamaz. Davalı tarafça bu durumun öne sürülmesi gerekmektedir.
Ecrimisil tazminatı ile birlikte faiz talebinde bulunulabilir mi?
Davacı, haksız işgal tazminatıyla birlikte mahkemeden yasal faiz talebinde de bulunabilir. Bu durumda faiz, ecrimisil tazminatı hesaplanırken ayrılan her dönem için ayrı olarak işletilerek toplam tazminat miktarı bulunur. Yani geriye dönük olarak 5 yıllık alacağa ilişkin yıllara göre ayrı ayrı işletilmiş faiz talebi de kabul görecektir.
Mirasçılar arasında elbirliği mülkiyet ya da paylı mülkiyet halinde ecrimisil
Elbirliği mülkiyet halinde ortaklar, taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunabilmek için birlikte hareket etmek zorundadır. Elbirliği mülkiyetinde malikler arasında paydaşlık değil, ortaklık ilişkisi vardır. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır (TMK m.701/2).
Bu mülkiyet halinde ortaklardan her biri, diğer ortakların onayı olmaksızın veya tereke temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortak/ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir.
Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır. Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir.(TMK m.688)
Yine paylı mülkiyet halinde de ortaklardan her biri, diğer ortakların onayı olmaksızın veya tereke temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortak/ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Hakkı gasp edildiğinden sebeple dava sürecine giren mirasçının taşınmazda çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına hakkından azına mecbur kılınan mirasçının, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle bu sorunu çözümlemesi gerekmektedir.
Konuya ilişkin yargıtay kararları
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/3918 E. , 2019/9109 K. Sayılı İlamı
“…intifadan men koşulunun gerçekleşmesi için, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak istediğini davalı paydaşa bildirmesi gerekir. Kira bedeli istenmesi de intifadan men anlamına gelir...”
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1053 E. , 2019/1236 K. Sayılı İlamı
“…ecrimisil alacağı haksız eylemden doğduğundan, davacı her dönem için tahakkuk etmiş olan ecrimisil alacağının dönem sonlarından itibaren kademeli yasal faiziyle birlikte tahsilini talep edebilir. Ancak mahkemece bu şekilde kademeli faize karar verilebilmesi için bu hususta davacının talepte bulunması gerektiği açıktır. Öte yandan, davacı vekilince kısmi dava şeklinde açılan davada belirtilen alacağa dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi talep edilmiş olup ıslah dilekçesinde ise ıslah edilen miktar bakımından yasal faizin hangi tarihten itibaren hükmedileceği belirtilmemiştir. Bu durumda talep gibi dava dilekçesinde talep edilen miktara dava tarihinden itibaren, ıslah ile arttırılan miktara ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekir...”
Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi ya da danışmanlık hizmetli almak için bize buradan ulaşabilirsiniz.