ıs-hukuku

5510 Sayılı Kanun m.87/1-a gereği Türk Hukuku’nda işçilerin sigorta prim ödemelerinin yapılması yükümlülüğü işverenler üzerinde bırakılmıştır. İşverenler de bu yükümlülüklerini beyan usulünce yerine getirmektedir. İşte asgari işçilik uygulaması işverenlerin bu yükümlülüklerine aykırı davranmalarını engelleyici bir tedbir mahiyetindedir.

Asgari işçilik uygulaması, sigortalıların geçmiş dönemdeki hizmetlerine yönelik herhangi bir hak sağlamadan, yalnızca işverenlerin çalıştırdıkları işçilerin sosyal güvenlik primlerinin tahsili amacıyla; işin emsaline, kapsam, nitelik ve kapasitesine göre gereken sigortalı sayısının, çalışma süresinin ve prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunulduğunun tespiti hâlinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan işin niteliği, işte kullanılan teknoloji, benzer işletmelerde çalışan işçi sayısı gibi ölçütlere göre işin yürütülmesi için gereken asgari işçilik miktarının saptanması olarak tanımlanabilir. (KARAKAŞ İsa/KARAKAŞ Ali, Asgari İşçilik Uygulamaları, 4. Baskı, Muhasebe & Sosyal Güvenlik Kitabevi, Ankara, 2012, s298-299)

Türk Hukuku’nda uzun yıllardır uygulanmakta olmasına karşın halen istikrarlı bir uygulama söz konusu olmayan bu uygulamanın temel sebeplerinden bir tanesi işverenlerin istihdam ettiği işçilerini Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmemesi ve işçilerinin primlerini ödememesi sebebiyle oluşan prim kaybının, gecikme zammının ve gecikme cezasının tahsilinin sağlanması ve bir diğeri ise hukuki yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınan işverenleri, çalıştırdıkları işçilere yönelik sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye zorlamaktır.

Bu uygulamaya ilişkin dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri şüphesiz sosyal güvenlik primleri hiç ödenmemiş olan yahut eksik ödenen işçiler bakımından hak doğurmamasıdır.

Asgari işçilik kavramı yine 5510 Sayılı Kanunun 85. maddesine düzenlenmiştir. Maddeye göre asgari işçilik kavramı “…İşverenin, işin emsaline, niteliğine, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütümü açısından gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun tespiti halinde, işin yürütümü açısından gerekli olan asgarî işçilik tutarı; yapılan işin niteliği, kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan sigortalı sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak tespit edilir. Söz konusu tespitler, Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurları tarafından yapılır.…” şeklinde açıklanmış olup, kanun koyucu tarafından ‘gibi’ ifadesine yer verilmek suretiyle söz konusu düzenleme muğlak bırakılmıştır. Bu sebeple kanunda yer verilen işin emsali ve
niteliği ile kapsam ve kapasitesi gibi ölçütlerin sınırlı sayıda olmadığı söylenebilecektir.

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 10.Hukuk Dairesi 2015/24518 E. – 2018/2188 K. Sayılı İlamı

“…Dosya kapsamı incelendiğinde, 01.01.2010 – 31.12.2010 döneminde Kuruma bildirilen işçiliklerin yeterliliği hususunda gerçekleştirilen denetimde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından düzenlenen 08.09.2009 ve 03.11.2010 tarihli kapasite raporları dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucu 2010 yılı Haziran, Temmuz, Ekim, Kasım ve Aralık aylarına dair eksik işçilik tahakkuk ettirildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporları doğrultusunda kurum işleminin yerinde olmadığı belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de; söz konusu hüküm eksik araştırma ve incelemeye dayalıdır.
Davanın yasal dayanağı 5510 Sayılı Kanun’un 85. maddesi olup anılan maddede, “İşverenin, işin emsaline, niteliğine, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütümü açısından gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun tespiti halinde, işin yürütümü açısından gerekli olan asgarî işçilik tutarı; yapılan işin niteliği, kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan sigortalı sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak tespit edilir. Söz konusu tespitler, Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurları tarafından yapılır…” hükmüne yer verilmiştir. Uygulamada ölçümleme olarak adlandırılan işlemden kaynaklanan prim borcu tahakkuku işleminin iptali istemine dair olan eldeki davada, yapılacak yargılamanın da bu konudaki mevzuat uyarınca ayrıntılı irdeleme içermesinde zorunluluk vardır.
Belirtilen açıklamalar ışığında mahkemece yapılması gereken, davaya konu dönemde ay be ay kapasite durumu, işçi sayısı belirlenmeli, işyerinde yapılan çalışmanın niteliği; insan gücüne mi otomasyona mı dayalı olduğu hususu belirlenmeli, bu yönde mahallinde aralarında Endüstri Mühendisinin de olduğu uzman bilirkişi heyeti marifetiyle makineler incelenmek suretiyle tespit yapılarak rapor alınmalı, diğer yıllar ile kapasite, çalışan karşılaştırmalı ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/1307 E.  ,  2022/5307 K. Sayılı İlamı

“…Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın 86’inci maddesi olup “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde, 88 inci ve 89 uncu maddelerin prim borcuna ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü öngörülmüştür.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; şikayet üzerine Beykoz Belediyesince … İli, Beykoz İlçesi, … Mahallesi, … ada 1 Parsel … Caddesi No:25 Blok B22b adresinde yapılan denetimde “B22b” numaralı bağımsız bölümün önünde bulunan havuzun ruhsatsız olarak yapıldığı tespit edilerek 20.12.2016 tarihli yapı tatil zaptı düzenlendiği, durumun SGK ya bildirilmesi üzerine SGK tarafından kooperatif adına işyeri dosyası resen tescil edilerek prim borcu çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı, resen tahakkuk ettirilen prim borcu bulunmadığının tespiti ve tahakkuk işleminin iptalini talep etmiştir. Mahkemece, kooperatife kesilen cezanın idare mahkemesince iptal edilmesiyle idare mahkemesi kararındaki gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş ise de verilen hüküm eksik incelemeye dayalıdır.
Bu nedenle yukarıda belirtilen mevzuat hükmü çerçevesinde prosedür işletilerek talep hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır…”

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi  2015/11094 E.  ,  2018/1540 K. Sayılı İlamı

“…Dava, Kurumca re’sen tahakkuk ettirilen fark işçilik prim borcunun iptali ile yersiz ödenen primlerin iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı kurumca yapılan fark işçilik incelemesi sonucu belirlenen fark işçilik üzerinden prim borcu tahakkuku yapılması nedeniyle davacı şirket tarafından 5510 sayılı Yasanın 85’inci maddesi prosedürüne uygun olarak 23.02.2012 tarihinde kuruma yapılan itiraz sonrasında ihtirazi kayıt ile 29.02.2012 tarihinde ödenen fark prim borcunun yersiz ödendiği ve ödenen tutarın faizi ile birlikte iadesi istemi ile açıldığı anlaşılan eldeki istirdat davasında, mahkemece, Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. Maddesinde yer alan ; “(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” Hükmü gereğince kendisini vekil ile temsil ettiren davalı kurum lehine istirdada konu tutar üzerinden nispi vekâlet ücreti tayini yerine maktu vekâlet ücreti tayini usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi…”

Yararlanılan Kaynaklar: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1473137

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir