ramazanoglu-hukuk-danismanlik

Mülkiyet hakkı, hukuk düzeninin güvence altına aldığı en temel haklardan biridir. Bu hakkın korunması, bireylerin taşınmazları üzerindeki tasarruf yetkilerinin keyfi müdahalelere karşı güvence altına alınmasını gerektirir. Ancak uygulamada, idarenin herhangi bir kamulaştırma işlemi yapmaksızın özel mülkiyete konu taşınmazlara hukuka aykırı olarak el koyduğu durumlarla karşılaşılabilmektedir. “Kamulaştırmasız el atma” olarak adlandırılan bu durum, mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğurmakta ve malikler açısından çeşitli hukuki sorunlara yol açmaktadır. Bu kapsamda, kamulaştırmasız el atmaya karşı başvurulabilecek hukuki yollar ve çözüm mekanizmaları büyük önem taşımaktadır.

Anayasa m.35 gereği mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. İdareler mülkiyet hakkını istisnai olarak tek taraflı tasarrufları ile malikin rızası olmaksızın kısıtlayabilmekte veya sona erdirebilmektedir. Kamulaştırma adı verilen bu yöntem sayesinde idare kamu hizmetlerini yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu taşınmazlar üzerinde hak sahibi olabilmektedir. Kamulaştırma, Anayasa’nın 46. maddesinin verdiği
yetki ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun gösterdiği usulle yapıldığı sürece mülkiyet hakkının ihlali olarak kabul edilmemektedir.

Kanun koyucu tarafından öngörülen yol bu olmakla birlikte idareler tarafından her zaman bu usule uygun işlem tesis edildiği söylenemez. Bütçe yetersizliği, keyfî idari işlemler ve imar hukukundan doğan diğer nedenlerle idarelerin, özel mülkiyete konu taşınmazlar ile irtifak haklarına hukuka aykırı biçimde müdahalede bulunduğu görülmektedir. Bu tür müdahaleler kimi zaman taşınmazın fiilen işgal edilmesi şeklinde ortaya çıkmakta, kimi zaman ise malikin mülkiyet hakkının kullanımının engellenmesi sonucunu doğurmaktadır. İşte bu gibi durumlarda kamulaştırmasız el atma kavramı ortaya çıkar.

Kamulaştırmasız el atmanın yasal bir tanımı bulunmamakla birlikte, idarenin özel mülkiyete tabi bir taşınmaza hukuka aykırı olarak el koyması olarak tanımlanabilir.(Mehmet Ali HAYTA, Kamulaştırma ve Kamulaştırmasız El Koyma Davaları, 2. bs., Ankara (2014), Adalet Yayınevi, s.381)

Kamulaştırmasız el atma kurumunun yasal dayanağı da bulunmamaktadır. Hukuki dayanağı bulunmamakla birlikte Yargıtay’ın çeşitli içtihadı birleştirme kararlarında yer bulmakla fiilen mevcut durumda olan bu kurum hukuki bir kavram haline gelmiştir.

Bu İşleme Karşı Hukuki Çözümler Nelerdir?

İdare tarafından hukuka aykırı olarak mülkiyet hakkı kısıtlanan her malik idarenin bu eylemine karşı dava açma yoluna gidebilecektir. Her ne kadar vatandaşlar eylemi gerçekleştirenin idare olması hasebiyle dava aşaması sonucunda lehlerine bir hüküm alınamayacağından endişe etseler de maliklerin mülkiyet hakları kanunlarımız tarafından korunmaktadır.

Taşınmazı kamulaştırmasız el atma işlemine maruz kalan malik adli yargıda el atmanın önlenmesi, kamulaştırmasız el atma davası ve ecrimisil davaları açabileceği gibi idari yargıda tam yargı davası ve mülkiyet hakkının kısıtlanması idarenin yaptığı imar planlarından kaynaklanıyorsa imar planının iptali davası da açabilecektir.

Bu hususta açılacak davaların adli yargı işi mi yoksa idari yargı işi mi olduğu hususunda çelişkiler bulunsa da kamulaştırmasız el atmaya karşı açılabilecek davalar fiili el atmadan kaynaklanıyorsa adli yargıda, imar kısıtlılığından kaynaklanıyorsa da idari yargıda açılacaktır.

1-El Atmanın Önlenmesi Davası

Kamulaştırmasız el atma hâlinde malik, Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesine dayanarak idareye karşı el atmanın önlenmesi davası açabilir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 1956 tarihli kararıyla maliklere, el atmanın sona erdirilmesini isteme ya da taşınmaz bedelinin ödenmesini talep etme konusunda seçimlik hak tanınmıştır. El atmanın önlenmesi davası, idarenin hukuka aykırı ve fiilen devam eden müdahalesinin durdurulmasını amaçlayan, ayni nitelikte ve zamanaşımına tabi olmayan bir eda davasıdır. Bu davada kamu yararı gerekçesiyle ret kararı verilemez. Davayı kural olarak malik veya mirasçıları açabilir; idare adına fiilen el atan veya el atmadan yararlanan kamu tüzel kişisi davalıdır.

Ayrıca, el atmanın önlenmesi davasında taşınmazın eski hâline getirilmesi de talep edilebilir. Ancak eski hâle getirme masraflarının taşınmaz değerini aşması durumunda, yargı içtihatlarında bedel ödenmesi ve taşınmazın idare adına tesciline karar verilebildiği görülmektedir. Bu nedenle, kamusal kullanıma fiilen tahsis edilmiş taşınmazlarda bu dava türü her zaman pratik bir çözüm sunmamaktadır.

2-Kamulaştırmasız El Atma Davası

Kamulaştırmasız el atma davası, idarenin taşınmaza kamulaştırma yapmaksızın fiilen el koyması durumunda açılan ve büyük ölçüde yargı içtihatlarıyla şekillenmiş bir dava türüdür. Bu tür el atmalar haksız fiil olarak kabul edilmekte; taşınmazın bedelinin malike ödenmesiyle birlikte mülkiyetin idareye devrine ve tapuda idare adına tesciline karar verilmektedir. Bu yönüyle kamulaştırmasız el atma davası, tazminat talebi ile ayni sonuç doğuran karma nitelikli bir dava olarak değerlendirilmektedir.

Dava, mülkiyetin devri karşılığında bedel talep edilmesine dayandığından ayni ve eda davası niteliğindedir ve zamanaşımına tabi değildir. Malik, el atmanın önlenmesi davası ile kamulaştırmasız el atma davası arasında seçim yapma hakkına sahiptir. Taşınmaz bedelinin belirlenmesinde, el atma anındaki nitelikler esas alınarak dava tarihindeki değerin dikkate alınması gerekmekte olup, malik ayrıca ecrimisil talebinde de bulunabilmektedir. Davayı kural olarak malik veya mirasçıları açabilir; fiilen taşınmazı kullanan ve el atmadan yararlanan idare ise davalı sıfatını taşır.

3- Ecrimisil Davası

Ecrimisil davası, Türk Medeni Kanunu’nun 995. maddesine dayanan ve malikin, taşınmazını haksız ve kötüniyetli şekilde elinde bulunduran zilyetten uğradığı zararın tazminini talep etmesine imkân veren bir dava türüdür. Ecrimisil, malikin rızası olmaksızın taşınmazın işgal edilmesi hâlinde, işgalden kaynaklanan kullanım kaybının karşılığı olarak istenen haksız işgal tazminatı niteliğindedir ve uygulamada kira bedeli esas alınarak belirlenmektedir.

Ecrimisil talebinde bulunulabilmesi için taşınmazın fiilen işgal edilmiş olması yeterli olup, ayrıca maddi bir zarar meydana gelmesi aranmaz. Tazminat miktarı, en az emsal kira bedeli, en fazla ise tam gelir yoksunluğu ile sınırlıdır. Kamulaştırmasız el atma hâllerinde ecrimisil davası, malik tarafından el atan idareye karşı açılır ve kira alacağı niteliğinde olması sebebiyle beş yıllık zamanaşımına tabidir. Bu dava, tek başına açılabileceği gibi el atmanın önlenmesi veya kamulaştırmasız el atma davası ile birlikte de ileri sürülebilir.

4-İmar Kısıtlılığından Doğan Davalar

Özel mülkiyete tabi bir taşınmazın imar planlarında kamusal kullanıma ayrılmasına rağmen kamulaştırılmaması sonucu ortaya çıkan imar kısıtlılığından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargının görev alanına girmektedir. Bu tür davalarda yargılama, idari yargılama usulü hükümlerine göre yürütülür ve dava açmadan önce ilgili idareye başvurulması hâlinde dava açma süresi, idarenin ret kararından itibaren işlemeye başlar.

İmar kısıtlılığı nedeniyle mülkiyet hakkı sınırlanan malik, idareye imar planı değişikliği talebiyle başvurabileceği gibi, imar planının iptali için dava açabilir veya tam yargı davası yoluyla uğradığı zararın tazminini isteyebilir.

Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi ve danışmanlık hizmeti almak için bize buradan ulaşabilirsiniz.

Yararlanılan Kaynaklar: UYSAL, Afra, Kamulaştırmasız El Atma Halinde Açılabilecek Davalar, Taraf Ehliyetleri ve Nitelikleri, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2 (1), Bahar 2015; 199-215

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir